5 Mayıs 2015 Salı

-CUM’Â GÜNÜNÜ ÎFÂ=EDÂ ETMEK-


-CUM’Â GÜNÜNÜ ÎFÂ=EDÂ ETMEK-
﴿ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. وَاِذَا جَٓاءَتْهُمْ اٰيَةٌ قَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ حَتّٰى نُؤْتٰى مِثْلَ مَٓا اُو۫تِىَ رُسُلُ اللّٰهِۜ اَللّٰهُ اَعْلَمُ حَيْثُ يَجْعَلُ رِسَالَتَهُۜ سَيُص۪يبُ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُوا صَغَارٌ عِنْدَ اللّٰهِ وَعَذَابٌ شَد۪يدٌ بِمَا كَانُوا يَمْكُرُونَ [سورة الأنعام:٦/١٢٤]
1-         En’âm Sûresi 6/124. Âyet-i Kerimesi’ni okuyup Lafza-i Celâleteyn-in birincisinde durup içimizden gelerek gücümüzün yettiği kadar duâ etmek. İki tâne Allâh-Allâh ( رُسُلُ اللّٰهِۜ اَللّٰهُ اَعْلَمُ ) = Lafza-i Celâleteyn Kur’ân-ı Kerîm-de sâdece bu Sûre’de ---aralarında hiçbir harf olmadan--- Yan-yana gelmiştir…
 
DUÂLARIN KABÛL OLDUĞU ZAMANLAR
 
Kurtubî Tefsiri-nde zikredildiğine göre: Şehr İbn-i Havşep (r.a.); Ümmü’d-Derdâ (r.a.) bana şöyle dedi:
 
--- “Ey Şehr! Vücûdunda ara sıra bir ürperme buluyor musun?” Dedi. Ben de,
 
--- “Evet” deyince,
 
Ümmü’d-Derdâ (r.a.): --- “ O zaman Allâh’a duâ et, o anda duâ mutlakâ kabûl olunur.” Buyurdu.[1] 
                                          
Birinci-                                                   Vücûdun ürperme zamânı…
İkinci-                                                       Ka’be-i Mu’azzma görüldüğünde…
Üçüncü-                                               Üç mescid (Ka’be-i Mu’azzama, Ravza-i Mutahhara ve Mescid-i Aksâ) de…
Dördüncü-                                    En’am Sûresi-ndeki CELÂLETEYN (En’am Sûresi Ayet 6/124 deki; Yukarıda belirtilen iki Lafza-i Celâl arasında) arasında…
Beşinci-                                                  Tavâf-ta…
Altıncı-                                                   Mültezem (Hacer-i Esved-le Ka’be-nin kapısı arasın) de…
Yedinci-                                               Hacerü’l-Esved’in yanında…
Sekizinci-                                         Beytüllâh’ın her tavâfında…
Dokuzuncu-                              Zemzem kuyusunda…
Onuncu-                                             Zemzem suyu içildiğinde…
Onbirinci-                                      Safâ ve Merve üzerinde…
Onikinci-                                          Sa’y de, Makâm-ı İbrâhîm arkasında…
Onüçüncü-                                   ‘Arafe Günü,  ‘Arafât-ta…
Ondördüncü-                       Müzdelife de…
Onbeşinci-                                     Minâ-da…
Onaltıncı-                                       Minâ-da üç şeytan taşlandığı yerde…
Onyedinci-                                   Peygamberlerin (salevâtüllâh-i ‘ala nebiyyinâ ve ‘aleyhim ecme’în) kabirleri yanında yapılan duâlar kabûl olur.[2]
Onsekizinci-                             Ezan ve ikamet arasındaki vakitler…
Ondokuzuncu-                 Yolculukta…
Yirminci-                                         Hastalıkta…
Yirmibirinci-                         Yağmur yağarken
Yirmiikinci-                             Receb ayının ilk gecesi…
Yirmiüçüncü-                      Oruçlunun orucunu açtığı zaman, iftar vakti…
Yirmidördüncü-          Gece yarısından sonra…
Yirmibeşinci-                        Ramazân ayında…
Yirmialtıncı-                          Oruçlu iken…
Yirmiyedinci-                      Cum’â Günü ve gecesi…
Yirmisekizinci-                Harb=Cihâd=Savaş meydanında…
Yirmidokuzuncu-    Misafirlikte…
Otuzuncu-                                     Kalb hüzünlü iken…
Otuzbirinci-                              Secde ânında…
Otuzikinci-                                  Bayram geceleri…
Otuzüçüncü-                           Kur’ân-ı Kerîm hatim edildiği vakit…
Otuzdördüncü-               Farz namazlardan sonra…
Otuzbeşinci-                             Kandil gecelerinde, Mübârek gün ve gecelerde…
﴿ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. وَبِالْحَقِّ اَنْزَلْنَاهُ وَبِالْحَقِّ نَزَلَۜ وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذ۪يرًاۢ ﴿١٠٥﴾ وَقُرْاٰنًا فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَاَهُ۫ عَلَى النَّاسِ عَلٰى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنْز۪يلًا ﴿١٠٦﴾ قُلْ اَمِنُوا بِه۪ٓ اَوْ لَا تُؤْمِنُواۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ اُوتُوا الْعِلْمَ مِنْ قَبْلِه۪ٓ اِذَا يُتْلٰى عَلَيْهِمْ يَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ سُجَّدًاۙ‌‍ۤۡ سجدة ﴿١٠٧﴾ وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنْ كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولًا ﴿١٠٨﴾ وَيَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَز۪يدُهُمْ خُشُوعًا ﴿١٠٩﴾ قُلِ ادْعُوا اللّٰهَ اَوِ ادْعُوا الرَّحْمٰنَۜ اَيًّا مَاتَدْعُوا فَلَهُ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰىۚ وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ  ذٰلِكَ سَب۪يلًا ﴿١١٠﴾ وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ى لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ  شَر۪يكٌ فِى الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِىٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْب۪يرًا ﴿١١١﴾ [سورة الإسرآء:١٧/١٠٧-١١١]
107.  “De ki: “Ona ister inanın, ister inanmayın. Şüphesiz, daha önce kendilerine ilim verilenler, Kur’an kendilerine okunduğunda derhal yüzüstü secdeye kapanırlar.”
108.  “Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin va’di mutlaka gerçekleşecektir” derler.
109.  Onlar ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Bu da onların derin saygısını artırır.
110.  De ki: “(Rabbinizi) ister Allâh diye çağırın, ister Rahmân diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.” Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut.
111.  “Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve âcizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allâh’a mahsustur” de ve O’nu tekbir ile yücelt.”
 
2-         İsrâ Sûresi 17/107. Âyet-i Kerîmesi-nden başlayarak secde âyetini okuyup secdede ağlamak. Eğer ağlayamaz isek ağlar gibi hüzünlenmek… İsrâ Sûresi son Âyet-i Kerîmeyi okuyup bol-bol TEKBİR getirmek…
"أَللّٰهُ أَكْبَرْ أَللّٰهُ أَكْبَرْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّٰهُ وَللّٰهُ أَكْبَرْ أَللّٰهُ أَكْبَرْ وَلِلّٰهِ الْحَمْدُ."
Allâh-ü ekber, Allâh-ü ekber. Lâ ilâhe illellâh-ü Vallâh-ü ekber. Allâh-ü ekber ve lillâhi’l-hamd.”
Allâh büyüktür, Allâh büyüktür, Allâh’dan başka kulluk edilecek hiçbir ilah yoktur. Allâh büyüktür. Hamd O’na mahsustur.”
 
3-         Son olarak ta KEHF SÛRE-İ CELÎLESİNİ (18/1-110) okumak…
 
Cum’â Günü KEHF SÛRESİNİ okumak çok fazîletlidir… 70 Uhûd Dağı sevâbı yazılıyor…




[1] Kurtubî: 2/313.


[2] Rûhu’l-Beyân Tefsîri-nden.
 

 
 
﴿ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. يَآ أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُۙ ﴿١﴾ قُمْ فَاَنْذِرْۙ ﴿٢﴾ وَرَبَّكَ فَكَبِّرْۙ [سورة المدثر:٧٤/ ١-٣]

Bismillâhirrahmânirrahîm. “Ey örtünüp bürünen (Peygamber!) (1) Kalk da uyar. (2)

Rabbini yücelt.”[1]

﴿ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ى لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ  شَر۪يكٌ فِى الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِىٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْب۪يرًا [سورة الإسرآء:١٧/١١١]

“Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve âcizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyâcı bulunmayan Allâh’a mahsûstur” de ve

O’nu tekbîr ile yücelt.”[2]

"أَللّٰهُ أَكْبَرْ أَللّٰهُ أَكْبَرْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّٰهُ وَللّٰهُ أَكْبَرْ أَللّٰهُ أَكْبَرْ وَلِلّٰهِ الْحَمْدُ."

“Allâh-ü ekber, Allâh-ü ekber. Lâ ilâhe illellâh-ü Vallâh-ü ekber. Allâh-ü ekber ve lillâhi’l-hamd.”

“Allâh büyüktür, Allâh büyüktür, Allâh’dan başka kulluk edilecek hiçbir ilah yoktur. Allâh büyüktür. Hamd O’na mahsustur.”
 
 
 

  







[1] Müddessir Sûresi, 74/1-3.
[2] İsrâ Sûresi 17/111.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder