21 Mayıs 2015 Perşembe

LİVÂTA =HOMOSEKSUELLİK= EŞCİNSELLİK---ZÂLİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM!---وَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ يَوْمَئِذٍ مُقَرَّن۪ينَ فِي الْاَصْفَادِۚ


 
LİVÂTA =HOMOSEKSUELLİK= EŞCİNSELLİK
 
﴿ وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِهِٓ اَتَاْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ ﴿٥٠﴾ اِنَّكُمْ لَتَاْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَآءِۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ ﴿٥١﴾ وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلّٰٓا اَنْ قَالُوا اَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ ﴿٥٢﴾ فَاَنْجَيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اِلَّا امْرَاَتَهُۘ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ ﴿٥٣﴾  وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًاۜ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ۟ ﴿٥٤﴾ ٧ [سورة الأعراف:٧/٨٠-٨٤]

“Lût’u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?” (80) Hakîkaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz. (81) Kavminin cevâbı ise sâdece, “Çıkarın bunları memleketinizden! Gûyâ onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar!..” demek oldu. (82) Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında âile fertlerini kurtardık. Karısı ise azâb içinde kalanlardan oldu. (83) Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık.”[1] Bak, suçluların âkıbeti nasıl oldu.” (84) A’râf Sûresi: 7/80-84.

 

---- A’RÂF SÛRESİ, 80—84. Âyet-i Kerîmeler de:

 

--- Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında âile fertlerini kurtardık. Karısı inanmadığı için yere-geçenlerden oldu.

﴿ قَالَ هٰٓؤُ۬لٰٓاءِ بَنَات۪ى اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ ﴿٧١﴾ لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ى سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿٧٢﴾ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ ﴿٧٣﴾ فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ ﴿٧٤﴾ اِنَّ ف۪ى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ ﴿٧٥﴾ وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ ﴿٧٦﴾ اِنَّ ف۪ى ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ ﴿٧٧﴾  ٧ [سورة الحجر:١٥/٧١-٧٧]

“Lût: “İşte kızlarım. Eğer yapacaksanız (onlarla evlenebilirsiniz)” dedi. (71)   (Melekler, Lût’a:) “Ömrüne Andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş hâlde, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar (Bu durumda asla seni dinlemezler)” dediler. (72) Derken güneşin doğuşu sırasında, o korkunç uğultulu ses onları yakalayıverdi. (73) Hemen onların altını üstüne getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. (74) Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır. (75) O şehrin kalıntıları hâlâ mevcut olan bir yol üstünde duruyor. (76) Şüphesiz bunda inananlar için bir ibret vardır.” (77) Hıcr Sûresi: 15/71-77.

﴿ وَلَمَّا جَآءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا س۪ٓىءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالَ هٰذَا يَوْمٌ عَص۪يبٌ ﴿٧٧﴾ جَآءَهُ۫ قَوْمُهُ يُهْرَعُونَ اِلَيْهِ وَمِنْ قَبْلُ كَانُوا يَعْمَلُونَ السَّيِّاٰتِۜ قَالَ يَا قَوْمِ هٰٓؤُ۬لٰٓاءِ بَنَات۪ى هُنَّ اَطْهَرُ لَكُمْ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ ف۪ى ضَيْف۪ىۜ اَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَش۪يدٌ ﴿٧٨﴾ قَالُوا لَقَدْ عَلِمْتَ مَالَنَا ف۪ى بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّۚ وَاِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُر۪يدُ ﴿٧٩﴾ قَالَ لَوْ اَنَّ ل۪ى بِكُمْ قُوَّةً اَوْ اٰو۪ٓى اِلٰى رُكْنٍ شَد۪يدٍ ﴿٨٠﴾ قَالُوا يَا لُوطُ اِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَنْ يَصِلُٓوا اِلَيْكَ فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ اِلَّا امْرَاَتَكَۜ اِنَّهُ مُص۪يبُهَا مَآ اَصَابَهُمْۜ اِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُۜ اَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَر۪يبٍ ﴿٨١﴾ فَلَمَّا جَآءَ اَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۙ مَنْضُودٍۙ ﴿٨٢﴾ مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ وَمَا هِىَ مِنَ الظَّالِم۪ينَ بِبَع۪يدٍ۟ ﴿٨٣﴾ ٧ [سورة هود:١١/٧٧-٨٣]

“Elçilerimiz Lût’a gelince onların yüzünden üzüldü, göğsü daraldı ve “Bu çok zor bir gün” dedi. (77) Kavmi, (konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere) ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, dedi ki: “Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar (la nikâhlanmanız) sizin için daha temizdir.[2] Allah’a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?” (78) Onlar, “İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun” dediler. (79) (Lût da:) “Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim” dedi. (80) Konukları şöyle dedi: “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. Geceleyin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. (Onu bırak.) Çünkü onların (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir. Onların azapla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir? (81) (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir.” (82-83) Hûd Sûresi: 15/77-83.

 

---- HÛD SÛRESİ 77—83. Kavmine nikâh ile evlenmeleri için kızlarını teklif ettiği halde onlar yine sapıklığa devam etmişler...

﴿ مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ وَمَا هِىَ مِنَ الظَّالِم۪ينَ بِبَع۪يدٍ۟ ﴿٨٣﴾ ٧ [سورة هود:١١/٧٧-٨٣]

---- HÛD SÛRESİ, 83. Âyet-i Kerîmeler de:

 

--- “(Bu taşlar) rabbinizin katında damgalanmıştı. (Kime ve nereye isâbet edeceği belli idi.) Bunlar zâlimlerden uzak da değillerdir.”

 

---  ŞU’ARÂ SÛRESİ: 26/160-175, Âyet-i Kerîmeler ve  ‘ANKEBÛT SÛRESİ: 28-35. Aynı konu hakkındadır…

﴿ كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ ﴿١٦٠﴾ اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ لُوطٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ ﴿١٦١﴾ اِنّ۪ى لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ ﴿١٦٢﴾ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ ﴿١٦٣﴾ وَمَآ اَسْئَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ ﴿١٦٤﴾ اَتَاْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿١٦٥﴾ وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ ﴿١٦٦﴾ قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ يَالُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَج۪ينَ ﴿١٦٧﴾ قَالَ اِنّ۪ى لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَال۪ينَۜ ﴿١٦٨﴾ رَبِّ نَجِّن۪ى وَاَهْل۪ى مِمَّا يَعْمَلُونَ ﴿١٦٩﴾ فَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿١٧٠﴾ اِلَّا عَجُوزًا فِى الْغَابِر۪ينَۚ ﴿١٧١﴾ ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاَخَر۪ينَۚ ﴿١٦٢﴾ وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًاۚ فَسَآءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ ﴿١٧٣﴾ اِنَّ ف۪ى ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿١٧٤﴾ وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ ﴿١٧٥﴾ ٧ [سورة الشعرآء:٢٦/١٦٠-١٧٥]

“Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı. (160) Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? (161) Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. (162) Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. (163) Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir. (164) Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz. (165-166) Dediler ki: “Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın! (167) Lût, şöyle dedi: “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım. (168) Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar. (169) Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık. (170-171) Sonra diğerlerini helâk ettik. (172) Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi! (173) Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. (174) Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.” (175) Şu’arâ Sûresi: 26/160-175.

﴿ وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًاۚ فَسَآءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ۟ ٧ [سورة النمل:٢٧/٥٨]

“Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kötüydü!” Neml Sûresi: 27/58.

١٤٥٧- حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ قَالَ: حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ، حَدَّثَنَا هَمَّامٌ، عَنْ القَاسِمِ بْنِ عَبْدِ الوَاحِدِ المَكِّيِّ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَقِيلٍ، أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرًا يَقُولُ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي عَمَلُ قَوْمِ لُوطٍ." هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ، إِنَّمَا نَعْرِفُهُ مِنْ هَذَا الوَجْهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَقِيلِ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، عَنْ جَابِرٍ.

__________

[حكم الألباني] : حسن.

باب ما جاء في حد اللوطي، ص:٤/٥٨.

الكتاب: سنن الترمذي

المؤلف: محمد بن عيسى بن سَوْرة بن موسى بن الضحاك، الترمذي، أبو عيسى (المتوفى: 279هـ)

تحقيق وتعليق:

أحمد محمد شاكر (جـ 1، 2)

ومحمد فؤاد عبد الباقي (جـ 3)

وإبراهيم عطوة عوض المدرس في الأزهر الشريف (جـ 4، 5)

الناشر: شركة مكتبة ومطبعة مصطفى البابي الحلبي - مصر

الطبعة: الثانية، 1395 هـ - 1975 م

عدد الأجزاء: 5 أجزاء.

 

2563 - حَدَّثَنَا أَزْهَرُ بْنُ مَرْوَانَ قَالَ: حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ بْنُ سَعِيدٍ قَالَ: حَدَّثَنَا الْقَاسِمُ بْنُ عَبْدِ الْوَاحِدِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَقِيلٍ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي عَمَلُ قَوْمِ لُوطٍ."

__________

[شرح محمد فؤاد عبد الباقي]، [ش - (إن أخوف) أي الذي هو أكثر هوفا وأشد ضررا من الأمور التي أخاف منها على أمتي والمراد من أخوف لا أنه الأخوف.]، [حكم الألباني]، حسن.

باب من عمل عمل قوم لوط، ص:٢/٨٥٦.

الكتاب: سنن ابن ماجه

المؤلف: ابن ماجة أبو عبد الله محمد بن يزيد القزويني، وماجة اسم أبيه يزيد (المتوفى: 273هـ)

تحقيق: محمد فؤاد عبد الباقي

الناشر: دار إحياء الكتب العربية - فيصل عيسى البابي الحلبي

عدد الأجزاء: 2

 

 

رقم الحديث: 8
(حديث مرفوع) (حديث موقوف) ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:

"إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي مِنْ بَعْدِي عَمَلُ قَوْمِ لُوطٍ، أَلا فَلْتَرْتَقِبْ أُمتِي الْعَذَابَ إِذَا تَكَافَئَ الرَّجُلُ بِالرَّجُلِ وَالنِّسَاءُ بِالنِّسَاءِ."

هَذَا أوهى طرق هَذَا الحَدِيث، وآفته من عُمَر بْن صبح بْن عمران التميمي الخراساني، ذاك الكذاب أحد الوضاعين، وإن كَانَ عِيسَى بْن موسى غنجار، ومقاتل بْن حيان تكلم فيهما، فحالهما لا تحتمل هَذَا، والله تَعَالَى أعلم . وجاء أَن الرجل الَّذِي رحل إِلَيْهِ جَابِر هُوَ عقبة بْن عامر الجهني رَضِيَ اللَّهُ تَعَالَى عَنْهُ : وَذَلِكَ فيما أنبأني بِهِ أَبُو بَكْر مُحَمَّد بْن عَبْد اللَّهِ الْحَافِظ، أَخْبَرَنَا الْقَاسِم بْن المظفر الدمشقي، سَمَاعًا، فِي سنة اثنتين وعشرين وسبع مائة، أَن محمود بْن إِبْرَاهِيم العبدي أنبأه، أَخْبَرَنَا مَسْعُود بْن الْحَسَن، سَمَاعًا، أَخْبَرَنَا أَحْمَد بْن عَلِي السلامي، إجازة، أخبرني أَبُو عَلِي عَبْد الرحمن بْن مُحَمَّد بْن أَحْمَد بْن فضالة الْحَافِظ النيسابوري بالري، أَخْبَرَنَا عَبْد اللَّهِ بْن مُحَمَّد السمذي النيسابوري، حَدَّثَنَا عَبْد اللَّهِ بْن مُحَمَّد بْن مُسْلِم الجوربذي، حَدَّثَنَا نصر بْن مرزوق أَبُو الفتح الْمِصْرِي، سمعت عَمْرو بْن أَبِي سلمة، يَقُول : قُلْت للأوزاعي، أنا ألزمك منذ أربعة أَيَّام، وَلَمْ أسمع منك إلا ثلاثين حَدِيثا . قَالَ : وتستقل ثلاثين حَدِيثا فِي أربعة أَيَّام، لَقَدْ سار جَابِر بْن عَبْد اللَّه رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا إِلَى مصر، واشترى راحلة وركبها حَتَّى سأل عقبة بْن عامر، عَنْ حَدِيث واحد وانصرف، وأنت تستقل ثلاثين حَدِيثا فِي أربعة أَيَّام . وَرَوَى هَذَا أَبُو عُثْمَان إِسْمَاعِيل بْن عَبْد الرحمن بْن أَحْمَد الصابوني النيسابوري، عَنْ أَبِي طاهر مُحَمَّد بْن الفضل بْن مُحَمَّد بْن إِسْحَاق بْن خزيمة السلمي، حَدَّثَنَا عَبْد اللَّهِ بْن مُحَمَّد بْن مُسْلِم، فذكره . والمعروف أَن الَّذِي رحل إِلَى عقبة بْن عامر أَبُو أيوب الأَنْصَارِي رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا. (الكتب: مجلس في حديث جابر » أخوف ما أخاف على أمتي من بعدي عمل قوم لوط ، ألا فلترتقب...)

 

--- Câbir (r.a.): Efendimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem): --- “Ümmetim için en çok korktuğum şey Lût Kavminin işidir.” (Erkeklerle erkeklerin zînâsı.)

 

--- Peygamber Efendimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem): --- “Livâta çoğaldığı zaman Allâh (-ü Te’âlâ) o toplumdan yardımını keser ve güç durumlarda aslâ onlara yardım etmez.”

 

--- Ebû Hüreyre (r.a.)’den, Peygamber Efendimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur: --- “Allâh (-ü Te’âlâ) yedi kat göklerin üzerinden yedi kişiye lânet etti: Ve onlardan her birine bu lâneti üç defâ tekrarladı. Onlardan her birine bu lânet yeter de artar bile;

 

1- Lût Kavmi’nin yaptığını yapan mel’un dur.

2- Allâh’dan başkasının adına bir hayvan kesen mel’un dur.

3- Hayvana yaklaşan (temas eden) mel’un dur.

4- Ana-Baba’ya karşı gelen mel’un dur.

5- Bir kadınla ve kızıyla birlikte evlenen mel’un dur.

6- Hakkı olmayan mülke el uzatan mel’un dur.

7- Velîsini bırakıp başkasına bağlanan mel’un dur.

 

--- Ebû Hüreyre (r.a.)’den, Peygamber Efendimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur: --- “Dört kişi Allâh (-ü Te’âlâ) kendilerine gazap etmiş olarak günlerini geçirirler;

      

1- Kadınlara benzemeye çalışan erkekler.

2- Erkeklere benzemeye çalışan kadınlar.

3- Hayvanlara temas edenler.

4- Birbiriyle temasta bulunan erkekler.

 

--- İbn-i ‘Abbâs (r.a.)’den, Peygamber Efendimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur: --- “Lût Kavmi’nin yaptığını yapan kimseleri gördüğünüz zaman her ikisini de öldürünüz.”

 

--- Beyhekî den rivâyet: “Her ikisini (erkekle erkeği) ve hayvanla temas edenleri öldürünüz.”

 

--- Bu suçu işleyenleri; Hz. Ebû Bekir Sıddîk (r.a.), Hz. ‘Ali (k.v.), Hz. ‘Abdullâh b. Zübeyr, Hizâm b. Abdü’l-Melik YAKMIŞLARDIR.

 

--- --- Ebû Hüreyre (r.a.)’den: --- “Üç kişinin Lâ ilâhe İllellâh sözü kabûl edilmez:

 

1- Livâta yapan erkekler.

2- Birbiriyle ilişki kuran kadınlar.

3- Zalim devlet reislerinin, dir.

 

--- İbn-i ‘Abbâs (r.a.)’den, Peygamber Efendimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur: --- “ Allâh, erkekle cinsi temas kuran veya kadına arkadan yaklaşan adamın yüzüne bakmaz.”

 

--- Ebû Hüreyre (r.a.)’den: --- “ Hayız gören kadınla cinsi münâsebette bulunan veya arkadan kadına yaklaşan, yahut kâhine (gayb-dan haber verene) gelerek onun söylediklerine inanan kimse, Muhammed (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’e indirilene küfretmiştir.”

--- Peygamber Efendimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur:

 

1- Bir erkekle temasta bulunan ve bulunulan,

2- Şehvetini eliyle gideren (Mastürbasyon),

3- Hayvan ile temasta bulunan,

4- Kadına dübüründen (arkadan) yaklaşan,

5- Kadın ile kızının arasını birleştiren (Hem kadınla hem kızıyla evlenen),

6- Komşusunun karısıyla zînâ eden,

7- Komşusuna eziyet edenler; Cehennemliktirler.
 










 
﴿ مِنْ اَجْلِ ذٰلِكَۚ كَتَبْنَا عَلٰى بَــن۪ٓى اِسْرَآئ۪لَ اَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِى الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يعًاۜ وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَآ اَحْيَا النَّاسَ جَم۪يعًاۜ وَلَقَدْ جَآءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِۘ ثُمَّ اِنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ فِى الْاَرْضِ لَمُسْرِفُونَ [سورة المآئدة:٥/٣٢]
﴿ وَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ غَافِلًا عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَۜ اِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ ف۪يهِ الْاَبْصَارُۙ [سورة إبرٰهيم:٧/٥٤]
Sakın, Allâh’ı zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allâh, onları ancak gözlerin dehşetle bakıp donakalacağı bir güne erteliyor.” İbrahim Sûresi: 14/42.
 
٨ وَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ يَوْمَئِذٍ مُقَرَّن۪ينَ فِي الْاَصْفَادِۚ ﴿٤٩﴾ سَرَاب۪يلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ وَتَغْشٰى وُجُوهَهُمُ النَّارُۙ ﴿٥٠﴾ ٧ [سورة إبرٰهيم:١٤/٤٩-٥٠]
“O gün, suçluları zincirlere vurulmuş olarak görürsün. (49) Gömlekleri katrandandır. Yüzlerini de ateş bürüyecektir.” (50) İbrahim Sûresi: 14/49-50.
٨ اَيَحْسَبُ اَنْ لَنْ يَقْدِرَ عَلَيْهِ اَحَدٌۢ  ٧ [سورة البلد:٩٠/٥]
“İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?” Beled Sûresi: 90/5.

ZÂLİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM!
Bundan dolayı; İsrâîloğullarına (Kitap’ta) şunu yazdık: Kim, bir insanı, bir can karşılığı veyâ yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayâtını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara Rasûllerimiz apaçık delîller (mu’cize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.” Mâide Sûresi: 5/32’den.






 


[1] Hicr Suresi’nin 74. Âyet-i Kerîmesi’nde de ifâde edildiği gibi bu yağmur, TAŞ yağmurudur.
[2] Bir peygamber, gönderildiği kavmin mânevî babası sayılır. Bu i’tibarla gönderildiği toplumun kadınları o peygamberin mânevî kızları mesâbesindedir. Burada Hz. Lût Peygamber, kavmini içine düştükleri cinsel sapıklığı (erkeğin erkekle cinsel ilişkisi) terk edip meşru’ ve doğal ilişkiye dönmeleri ve kadınlarla nikâhlanmaları konusunda uyarmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder