12 Haziran 2012 Salı

ÇOCUĞU OLMAYANLARIN OKUYACAĞI ÂYET-İ KERÎMELER


ÇOCUK İSTEYENLERİN OKUYACAĞI ÂYET-İ KERÎMELER

Cinsî münâsebetten evvel avret yerini açmadan Enbiyâ Sûresi’nin 87. ve 88. Âyet-i Kerîmeleri üç kere okunur.
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. ﴿ وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِى الظُّلُمَاتِ اَنْ لَا اِلَهَ اِلَّا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنِّى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَۚ ﴿٨٧﴾ فَاسْتَجَبْنَا لَهُۙ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّۜ وَكَذَلِكَ نُنْجِى الْمُؤْمِنِينَ [سورة الأنبيآء:٢١/٨٧-٨٨]  
“Zünnûn’u da hatırla.[1]Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini aslâ sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine)zulmedenlerden oldum” diye duâ etti.” (88) “Biz de duâsını kabûl ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.”[2]
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. ﴿ هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۚ قَالَ رَبِّ هَبْ ل۪ى مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً ۚاِنَّكَ سَم۪يعُ الدُّعَآءِ ﴿٣٨﴾ فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَآئِمٌ يُصَلّ۪ى فِى الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِنَ الصَّالِح۪ينَ  ﴿٣٩﴾ قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ى غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِىَ الْكِبَرُ وَامْرَاَت۪ى عَاقِرٌۜ قَالَ كَذٰلِكَ اللّٰهُ يَفْعَلُ مَا يَشَآءُ ﴿٤٠﴾ قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓى اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمْزًاۜ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَث۪يرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِىِّ وَالْاِبْكَارِ۟ ﴿٤١﴾ [سورة آل عمران:۳/۳۸-۴۱­]

38.     “Orada Zekeriyyâ Rabbine duâ etti: “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duâyı hakkıyla işitensin” dedi.

39.     Zekeriyyâ ma’bedde namaz kılarken melekler ona, “Allâh sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (‘Isâ’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve sâlihlerden bir peygamber olarak Yahyâ’yı müjdeler” diye seslendiler.

40.     “Zekeriyyâ, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allâh, “Öyledir, ama Allâh dilediğini yapar” dedi.

41.     Zekeriyya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dâir) bana bir alâmet ver” dedi. Allâh da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşama-man, ancak işâretleşebilmendir. Ayrı-ca Rabbini çok an, sabah akşam tesbîh et.”[3]

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. ﴿ كٓهٰيٰعٓصٓ ﴿١﴾ ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّاۚ ﴿٢﴾ اِذْ نَادٰى رَبَّهُ نِدَآءً خَفِيًّا ﴿٣﴾ قَالَ رَبِّ اِنّ۪ى وَهَنَ الْعَظْمُ مِنّ۪ى وَاشْتَعَلَ الرَّاْسُ شَيْبًا وَلَمْ  اَكُنْ بِدُعَآئِكَ رَبِّ شَقِيًّا ﴿٤﴾ وَاِنّ۪ى خِفْتُ الْمَوَالِىَ مِنْ وَرَآئ۪ى وَكَانَتِ امْرَاَت۪ى عَاقِرًا فَهَبْ ل۪ى مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّاۚ ﴿٥﴾ يَرِثُن۪ى وَيَرِثُ مِنْ اٰلِ يَعْقُوبَۗ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا ﴿٦﴾ يَا زَكَرِيَّا اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍۨ اسْمُهُ يَحْيٰىۙ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا ﴿٧﴾ قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ى غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَاَت۪ى عَاقِرًا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيًّا ﴿٨﴾ قَالَ كَذٰلِكَۚ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَىَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْئًا ﴿٩﴾ قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ى اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَ  لَيَالٍ سَوِيًّا ﴿١٠﴾ فَخَرَجَ عَلٰى قَوْمِه۪ مِنَ الْمِحْرَابِ فَاَوْحٰٓى اِلَيْهِمْ اَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا ﴿١١﴾
 [سورة مريم:۱۹/۱-۱۱­]

1.       “Kâf-Hâ-Yâ-Ayn-Sâd.[4]

2.       Bu, Rabbinin, Zekeriyyâ kuluna olan merhametinin anılmasıdır.

3.       Hani o, Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı.

4.       O, şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım duâlarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrûm olmadım.”

5,6.    “Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyo-rum. Karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Ya’kûb hânedânına vâris olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!”

7.       (Allâh, şöyle dedi:) “Ey Zekeriyyâ! Haberin olsun ki biz sana Yahyâ adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.”

8.       Zekeriyyâ, “Rabbim!” “Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?” dedi.

9.       (Vahiy meleği) dedi ki: Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: “Bu, bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım.”

10.     Zekeriyyâ, “Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına) bir işâret ver”, dedi. Allah da, “Senin işâretin, sapa-sağlam olduğun hâlde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır” dedi.

11.     Derken Zekeriyyâ ibâdet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara “Sabah akşam Allâh’ı tesbîh edin” diye işâret[5] etti.”[6]

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. ﴿ قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِى الْمُلْكَ مَنْ تَشَآءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَآءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَآءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَآءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ  قَد۪يرٌ ﴿٢٦﴾ تُولِجُ الَّيْلَ فِى النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِى الَّيْلِۘ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَآءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿٢٧﴾ [سورة آل عمران:۳/۲۶-۲۷­]

26.   “De ki: “Ey mülkün sâhibi olan Allâh’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini azîz edersin, dilediğini zelîl edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”

27.   “Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölü-den diri-yi çıkarırsın, diri-den ölü-yü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”[7]

﴿ رَبِّ هَبْ ل۪ى مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿١٠٠﴾ فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ [سورة الصآفات: ٣٧/ ١٠٠-١٠١]

100.   “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.”

101.   Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.”[1]



[1] Sâffât Sûresi, 37/100-101.
"قُلِ اللّٰهُمَّ يَا عِمَادَ مَنْ لَا عِمَادَ لَهُ يَا سَنَدَ مَنْ لَا سَنَدَ لَهُ يَا ذُخْرَ مَنْ لَا ذُخْرَ لَهُ يَا غِيَاثَ مَنْ لَا غِيَاثَ لَهُ يَا كَر۪يمَ الْعَفْوِ يَا حَسَنَ التَّجَاوُزِ يَا كَاشِفَ الْبَلٰٓاءِ يَا عَظ۪يمَ الرَّجَآءِ يَا عَوْنَ الضُّعَفَآءِ يَا مُنْقِذَ الْغَرْقٰى يَا مُنْجِيَ الْهَلْكٰى يَا مُحْسِنُ يَا مُجْمِلُ يَا مُنْعِمُ يَا مُفْضِلُ أَنْتَ الَّذ۪ي سَجَدَ لَكَ سَوَادُ اللَّيْلِ وَنُورِ النَّهَارِ وَضَوْءُ الْقَمَرِ وَشُعَاُع الشَّمْسِ وَدَوِيُّ الْمَآءِ وَحَف۪يفُ الشَّجَرِ يَآ أَللّٰهُ لَا شَر۪يكَ لَكَ يَا رَبِّ يَا رَبِّ يَا رَبِّ !."
--- “Ey direği olmayanların direği! Ey dayanağı olmayanların dayanağı! Ey azığı olmayanların azığı! Ey yardımı olmayanların yardımı! Ey affı değerli olan! Ey günâhlara cezâ vermeyişi güzel olan!

Ey belâları açan! Ey Kendisine büyük umutlar bağlanan! Ey zayıfların mededi! Ey boğulanların kurtarıcısı! Ey helâk olanları necâta kavuşturan! Ey güzellik sâhibi! Ey iyilik sâhibi! Ey ni’met sâhibi! Ey fazîlet sâhibi!

Gecenin karanlığı, gündüzün nûru, ay-ın ziyâsı, güneşin ışınları, suların sesi ve ağaçların hışırtısı ancak Sana secde etmektedir. Ey hiçbir ortağı bulunmayan Allâhım! Yâ Rabbî! Yâ Rabbî! Yâ Rabbî!”

Dersin, sonra hâcetini istersin ve isteğin verilmeden de yerinden kalkmazsın.[8]
"بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ، إِنَّ اللّٰهَ وَعَدَ الصَّابِر۪ينَ الْمَخْرَجَ عَمَّا يَكْرَهُونَ وَالرِّزْقَ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُونَ جَعَلَنَا اللّٰهُ وَإِيَّاكُمْ مِنَ اللَّذ۪ينَ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ)"
‘Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla! Allâh-ü Te’âlâ sabredenlere istemedikleri her şeyden kurtuluş ve ummadıkları yerden rızık vaad etmiştir. Allâh-ü Te’âlâ bizi ve sizi korkudan ve üzüntüden kurtarılmış kullarından eylesin’

YA’FÎ (K.SİRRUHÛ) ANLATIYOR!..


Yatsı namazından sonra tam bir tahâret üzere iki rekât namaz kıldıktan sonra;

BİR CELSEDE (Yâni bir oturuşta)
يَا لَط۪يفْ
YÂ LATÎF = يَا لَط۪فْ
İSM-İ ŞERÎFİNİ= 16641 (ONALTI BİN ALTIYÜZ KIRK BİR) DEFÂ (NE AZ NE FAZLA)[1] ÇEKİLİR.

HER 129’UN BAŞINDA;

﴿ لَاتُدْرِكُهُ الْاَبْصَارُۘ وَهُوَ يُدْرِكُ الْاَبْصَارَۚ وَهُوَ اللَّط۪يفُ الْخَب۪يرُ [سورة الأنعام:۶/۱۰۳]  

“Gözler O’nu idrâk edemez ama O, gözleri idrâk eder.”[2] O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdâr olandır.”[3]

BU ÂYET-İ KERÎME OKUNUR!..

Hâcet, istek ne ise adlandırılır. İnşâallâhü’r-Rahmân, muhakkak murada erilir.[4]



[1] Kolay Yolu: 129 Tâneli Tesbihle 129 Defâ Çekmektir.
[2] Allah’ın zatına bu dünya gözüyle ulaşmak, O’nun hakikatini kavramak mümkün değildir. Ahirette ise birçok gözler O’nu görecektir. Konu ile ilgili olarak ayrıca bakınız: Kıyâme sûresi, âyet, 23.
[3] En’âm Sûresi, 6/103.
[4] Rûhu’l-fürkân, 11/83.
Cân-u gönülden Cenâb-ı hakk’a kıbleye karşı dönülerek yalvarılır!..
Kenzü'l-Arş duâsı da okunulabilir. (Bu blok da mevcut.)

Çocuğu olmayan bir kadın, yedi gün oruç tutup iftar vaktinde "Yâ Musavvir, Ya Bari, Ya Halık" isimlerini su üzerine 21 kere okuyup üfürse ve o sudan iftar eylese Cenab-ı hak bu isimlerin hürmetine makbul bir çocuk ihsan eder."

Aşağıdaki ayetler dua makamında okundukları vakit, çocuk istemeye ve hayırlı bir mirasçı dilemeye yaramaktadır. Çünkü Zekeriya aleyhisselam Rabbine böyle dua eylemiştir. Bu bakımdan bizlerin de bu çeşit sıkıntısı olduğu zaman bu ayetlerle dua etmemiz menfaatımız icabıdır.
(Ali Rıza USTAOSMANOĞLU)


 


 
[1] Zünnûn, balık sâhibi demektir. Burada Hz. Yûnus’u ifâde etmektedir. Yûnus, peygamber olarak gönderildiği kavminin yola gelmemesi üzerine Allâh-ü Te’âlâ’nın henüz bir izni olmadan kavmini bırakarak ayrılıp gitti ve bir gemiye bindi. Geminin yürümemesi veyâ batma tehlikesi geçirmesi gibi bir nedenle yolculardan birisinin denize atılması gerekti. Kur’a çektiler, Hz. Yûnus’a çıktı ve denize atıldı. Denizde kendisini bir balık yuttu. Bir süre balığın karnında Allâh’a duâ eden Hz. Yûnus’u balık sâhile attı.
[2] Enbiyâ Sûresi, 21/87-88.
[3] Âl-i ‘Imrân Sûresi, 3/38-41.
[4] Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi dokuz sûrenin başında yer alan bu gibi harflere “Hurûf-i mukattaa” veyâ “Mukatta’ât” (Arab alfabesindeki adlarıyla, tek tek okunan harfler) denir. Anlamlarını kesin olarak bilmediğimiz bu harfler üzerinde tefsîr bilginleri çeşitli görüşler belirtmişlerdir. Bunlar arasında, bu harflerin; başında bulunduğu sûrenin adı, ya da Allâh-ü Teâlâ ile Hz. Peygamber arasında birer şifre olduğu görüşleri ağırlık kazanmıştır.
[5] Zekeriyya (a.s.)’ın işaret yoluyla anlaşmak zorunda kalması, eşinin hamileliği konusunda, bir önceki âyette sözü geçen işaretin gerçekleştiğini gösteriyordu.
[6] Meryem Sûresi, 19/1-11.
[7] Âl-i ‘Imrân Sûresi, 3/26-27.
[8] ed-Deylemî, el-Firdevs bi me’sûri’l-Hitâb, no:1831, 1/450; Yûtsuf İbn-i İsmâ’îl en-Nebhânî, el-İstiğâsetü’l-Kübrâ bi Esmâillâhi’l-Hüsnâ, sh: l80-181.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder