16 Haziran 2012 Cumartesi

ZİKRULLÂH =ALLÂH-Ü TEÂLÂ’YI ZİKİRDİR. GÖRÜLMEYE DEĞER VİDEO---KA'BE-İ MUAZZAMA'NIN İÇİ

ZİKRULLÂH =ALLÂH-Ü TEÂLÂ’YI ZİKİRDİR.
  
Kur’ân-ı Kerîm’de Yûce Allâh-ü Te’âlâ  buyuruluyor ki:
﴿ اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِۜ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ
[سورة الرعد:۱۳/۲۸]
“Onlar, inananlar ve kalbleri Allâh’ı anmakla huzûra kavuşanlardır. Biliniz ki, kalbler ancak Allâh’ı anmakla huzur bulur.”[1]
 ﴿ يَآ أَيُّهَا الَّذ۪ينَ أٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا كَث۪يرًاۙ
[سورة الأحزاب:٣٣/١- ٤١]

“Ey îmân edenler !.. Allâh’ı çokça zikredin.”[2]
٨ ... فَسْئَلُٓوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَاتَعْلَمُونَۙ ٧ [سورة النحل:١٦/٤٣]
“ … Eğer bilmiyorsanız zikir ehline (ilim sâhiblerine) sorun.”[3]

٨ ... اَللّٰهُ يَجْتَب۪ٓى إِلَيْهِ مَنْ يَشَآءُ وَيَهْد۪ٓى إِلَيْهِ مَنْ يُن۪يبُ ٧
[سورة الشورى:٤٢/١٣]
“… Allâh-ü Te’âlâ dilediği kimseyi kendisine intihâb[4] eder ve (Hakk’a) dönen kimseyi hidâyete erdirir.”[5]
٨ ... وَعْدَ اللّٰهِۜ لَايُخْلِفُ اللّٰهُ الْم۪يعَادَ  [سورة الزمر:٣٩/٢٠]
“… Allâh-ü Te’âlâ aslâ verdiği sözden dönmez.”[6]

﴿ سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ [سورة الحديد:۵۷/۱]
“Göklerdeki ve yerdeki her şey Allâh’ı tesbîh etmektedir. O, mutlâk güç sâhibidir, hüküm ve hikmet sâhibidir.”[7]

﴿ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّۜ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ وَلٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْب۪يحَهُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يمًا غَفُورًا [سورة الإسرآء:۱۷/۴۴]
“Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allâh’ı tesbîh ederler. Her şey O’nu hamd ile tesbîh eder. Ancak, siz onların tesbîhlerini anlamazsınız. O, halîm’dir (hemen cezâlandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.”[8]

﴿ وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَاتُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ [سورة قٓ:۵۰/۱۶]
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.”[9]

﴿ وَاِنْ تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَاِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَاَخْفٰى
 [سورة طٰهٰ:۲۰/۷]
“Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allâh için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da bilir.”[10]

"أَنْتَ الَّذ۪ي سَجَدَ لَكَ سَوَادُ اللَّيْلِ وَنُورِ النَّهَارِ وَضَوْءُ الْقَمَرِ وَشُعَاُع الشَّمْسِ وَدَوِيُّ الْمَآءِ وَحَف۪يفُ الشَّجَرِ يَآ أَللّٰهُ لَا شَر۪يكَ لَكَ يَا رَبِّ يَا رَبِّ يَا رَبِّ !."
--- “… Gecenin karanlığı, gündüzün nûru, ay-ın ziyâsı, güneşin ışınları, suların sesi ve ağaçların hışırtısı ancak Sana secde etmektedir. Ey hiçbir ortağı bulunmayan Allâhım! Yâ Rabbî! Yâ Rabbî! Yâ Rabbî!..”[11]

Ey zemîni çiçek yıldızlarıyla, semâyı da yıldız çiçekleriyle süsleyen Allâhım! Havadaki dem-deme, kuşlardaki civ-cive, yağmurdaki zem-zeme, denizdeki gam-gama, ra’d-lardaki rak-raka, taşlardaki tak-taka birer mânidar zikir. Biz ise Sen’i hakkıyla zikredemedik.
"أَللّٰهُمَّ ...  لٰٓاأُحْص۪ى ثَـنـَآءً عَلَيْكَ أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلٰى نَفْسِكَ."
“Allâhım! Sana lâyık olduğun senâyı (aslâ) yapamam. Sen kendini medh ve senâ ettiğin gibisin.”[12]

Allâh-ü Te’âlâ’nın sözüne güvenmeli, O’na sığınmalıdır. O ne güzel vekîl, O ne muhkem bir sığınaktır.
O Allâh-ü Te’âlâ  bizi uykuda, uyanıkken, harekette, hareketsizlikte kısaca her hâl-ü kâr da gözeten cömerd bir varlıktır. O bizi her türlü kötülükten korur. O bize kimsenin bahşedemeyeceği kadar ni’met bahşetmiştir. O’na âşık olmamak elimizde mi? Zikir, düşüncede başlayan îmânı kalbimizde kökleştirerek yine kalbimizde bir sevgi oluşturur. İşte muhabbet oluşturmanın bir yöntemi budur.
KA'BE-İ MUAZZAMA'NIN İÇİNİN GÖRÜNÜM VİDEOSU

“Yâ Rabbî kimler doğru yolda ise, senin rızân kimlerle ise, bana onları sevmeyi, onlarla berâber olmayı nasîb eyle” diye duâ edilmelidir.


[1] Ra’d Sûresi, 13/28.

[2] Ahzâb Sûresi, 33/41.

[3] Nahl Sûresi, 16/43’den.
[4] İntihâb: Seçme.
[5] Şûrâ Sûresi, 42/13’den.
[6] Zümer Sûresi, 39/20’den.
[7] Hadîd Sûresi, 57/1.
[8] İsrâ Sûresi, 17/44.
[9] Kâf Sûresi, 50/16.
[10] Tâ-Hâ Sûresi, 20/7.
[11] ed-Deylemî, el-Firdevs bi me’sûri’l-Hitâb, no:1831, 1/450; Yûtsuf İbn-i İsmâ’îl en-Nebhânî, el-İstiğâsetü’l-Kübrâ bi Esmâillâhi’l-Hüsnâ, sh: l80-181.
[12] Kütüb-i Sitte, 7/25.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder