17 Haziran 2012 Pazar

EBÛ DÂVUD (RAHIMEHÜLLÂH)’UN DÖRT HADÎS-İ ŞERÎF HAKKINDA UYARISI


EBÛ DÂVUD (RAHIMEHÜLLÂH)’UN DÖRT HADÎS-İ ŞERÎF HAKKINDA UYARISI


Kitâbı es-Sünen’i, İmâm Ahmed İbnu Hanbel’e arzetti. İmâm Ahmed, beğendi ve istihsân[1] etti. Ebû Dâvud (rahımehüllâhü teâlâ) der ki:

--- “Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’dan beşyüzbin hadîs yazdım. Bunlardan 4800 hadîs seçtim ve bu kitâba koydum. Kitâbda sahîh, sahîhe benzeyen ve sahîhe yakın olan rivâyetler mevcûddur. Kişinin dînini doğru tutması için bu hadîslerden dört tânesi kâfîdir.”[2]

1-    Birincisi:

عن عمر رَضِيَ اللّٰهُ عَنهُ قال: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ ٦   :

إنَّمَا الْاَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوٰى، فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ فَهِجْرَتُهُ اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِه۪، وَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ اِلٰى دُنْيَا يُص۪يبُهَا أَوِ امْرَأَةٍ يَنْكِحُهَا فَهِجْرتُهُ اِلٰى مَا هَاجَرَ إِلَيْهِ.

أخرجه الخمسة .
Hz. Ömer radıyallâhu anh anlatıyor: “Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) buyurdular ki:

--- “Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allâh’a ve Rasûlüne ise, onun hicreti Allâh ve Rasûlünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veyâ nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir.”[3]

Hadîs-i Şerîf-i,

2-    İkincisi:

وعن أنس رَضِيَ اللّٰهُ عَنه: تُوُفِّىَ رَجُلٌ فَقَالَ رَجُلٌ اٰخَرُ لَهُ، وَرَسُولُ اللّٰهِ ٦   يَسْمَعُ: أَبْشِرْ بِالْجَنَّةِ. فَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ ٦  : وَمَا يُدْر۪يكَ؟ لَعَلَّهُ تَكَلَّمَ بِمَا لاَيَعْن۪يهِ، أَوْ بَخِلَ بِمَا لاَ يُغْن۪يهِ.

أخرجه الترمذي .
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: “Bir adam ölmüştü, diğer biri, Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’ın işiteceği şekilde onun için şöyle söyledi:

--- “Cennet mübârek olsun!”

Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) sordu:

--- “Nereden biliyorsun? Belki de o mâ-lâ ya’nî konuştu veyâ kendisini zengin kılmayacak bir miktarda cimrilik etti!”[4]

Ecdâdımız ne güzel söylemiş… “Sükût-ü lisân, selâmet-i insan!” ... Mâ-lâ ya’nî denilen boş lakırdı ve gereksiz sözlerden dâimâ uzak kalınmalıdır.

حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ اَنَسٍ عَنِ الزُّهْرِيِّ عَنْ عَلِىِّ بْنِ حُسَيْنٍ قَالَ  : قال رسول اللّٰه ٦  : عن أبي هريرة رضي اللّٰه عنه قال : قال رسول اللّٰه ٦  :

اِنَّ مِنْ حُسْنِ إِسْلَامِ الْمَرْءِ تَرْكَهُ مَا لَا يَعْن۪يهِ.

 حديث حسن رواه الترمذي وغيره .

“Kişinin mâ-lâyani’yi (=lüzumsuz ve boş= (kendini ilgilendirmeyen şeyleri) terk etmesi İslamının güzelliğindendir”[5]

Hadîs-i Şerîf-i,

3-    Üçüncüsü:
 

وَعَنْهُ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قال: قالَ رَسُولُ اللّٰهِ ٦   : 

لاَيُؤْمِنُ اَحَدُكُمْ حَتّٰى يُحِبَّ لِاَخ۪يهِ مَا يُحِبَّ لِنَفْسِه۪.

أخرجه الخمسة إلاّ أبا داود، وزاد النسائى في أخرى: منَ الخيْرِ .

Hz. Enes (r.a.)’in rivâyetine göre Hz. Peygamber (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) şöyle buyurmuştur:
 
--- “Sizden biri, kendi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek îmâna eremez.”[6]

Hadîs-i Şerîf-i,

وَاللّٰهِ َيُؤْمِنُ وَاللّٰهِ َيُؤْمِنُ وَاللّٰهِ َيُؤْمِنُ ق۪يلَ مَنْ يَا رَسُولَ اللّٰهِ؟ قَالَ الَّذ۪ى لاَيَأْمَنُ جَارُهُ بَوَآئِقَهُ.
Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)  buyurdular ki:

--- “Allâh’a yemîn olsun inanmamıştır, Allâh’a yemîn olsun inanmamıştır, Allâh’a yemîn olsun inanmamıştır!”

--- “Kim ey Allâh’ın Rasûlü?” diye sorulunca:

--- “Komşusu zararlarından emîn olmayan kimse!” cevâbını verdi.”[7]

4-    Dördüncüsü de:

وعن النعمان بن بشير رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهما قال: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ ٦  :

إِنَّ الْحَلاَلَ بَيِّنٌ وَإِنَّ الْحَرامَ بَيِّنٌ، وَبيْنَهُمَا أُمُورٌ مُشْتَبِهَاتٌ َ يَعْلَمُهُنَّ كَث۪يرٌ مِنَ النَّاسِ، فَمَنِ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ اسْتَبْرَأَ لِد۪ينِه۪ وَعِرْضِهِ، وَمَنْ وَقَعَ في الشُّبُهَاتِ وقَعَ فِي الْحَرَامِ، كَالرَّاع۪ييَرْعٰى حَوْلَ الْحِمٰى، يُوشِكُ أَنْ يَقَعَ ف۪يهِ. أَلاَ وَإِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمٰى، وَإِنَّ حِمَى اللّٰهِ مَحَارِمُهُ. أَلاَ وَإِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، أَلاَ وَهِيَ الْقَلْبُ.

أخرجه الخمسة.استَبرأ لدينهِ وِعرضهِ أي طلب التبرّي من التهمة والخص منها.ورَعى حَول الحمى إذا طاف به ودار حوله.والمُضْغَةُ القطعة من اللحم بقدر اللقمة .

Nu’mân İbnu Beşir (r.anhümâ) anlatıyor: “Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) buyurdular ki:

--- “Şurası muhakkak ki, harâmlar apaçık bellidir, helâller de apaçık bellidir. Bu  ikisi arasında (harâm veyâ helâl olduğu)  şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dînini de, ırzını da tebrie[8] etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harâma düşmüş olur. Tıpkı koruluğun etrâfında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her ân koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allâh’ın koruluğu da harâmlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamâmı sağlıklı olur,  eğer o bozulursa, cesedin tamâmı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalbdir.”[9]

Hadîs-i Şerîf-idir.



[1] İstihsân: Lügât olarak güzel bulma, beğenme demektir.
[2] Kütüb-i Sitte, 1/227-228
[3] Kütüb-i Sitte, 16/114. (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy 1, Itk 6, Menâkıbu’l-Ensâr 45, Nikâh 5, Eymân 23, Hiyel 1; Müslim, İmâret 155, (1907); Ebû Dâvud, Talâk 11, (2201); Tirmizi, Fedâilu’l-Cihâd 16, (1647); Nesâî, Tahâret 60, (1, 59, 60)
[4] Kütüb-i Sitte, 16/377. (Tirmizî, Zühd 11, (2217)
[5] Sünen-i Tirmizî tercemesi,2/250 “zühd” 11. “Kişinin İslâmının güzel oluşu mâ-lâyani’yi terketmesine bağlıdır”
[6] Kütüb-i Sitte, 2/248. “Kişi kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek mü’min olamaz...”
[7] Kütüb-i Sitte, 10/209
[8] Tebrie: Bir kimseyi şüpheden ve zan altından kurtarmak. Berâet hükmü.
[9] Kütüb-i Sitte, 14/492-493. (Buharî, Îmân 39, Büyû 2; Müslîm, Müsakat 107, (1599); Ebû Dâvud, Büyû 3, (3329,  3330); Tirmizî, Büyû 1, (1205); Nesâî, Büyû 2, (7, 241), Kütüb-i Sitte, 2/192-193

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder