16 Haziran 2012 Cumartesi

GEÇİM DERDİ ZOR GELİNCE---ZOR BİR İŞLE KARŞILAŞINCA OKUNACAK DUÂ---GEÇİM SIKINTISI OLDUĞUNDA OKUNACAK DUÂ-DIR

GEÇİM DERDİ ZOR GELİNCE


(حديث مرفوع) حَدَّثَنَا إِبْرَاه۪يمُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عِرْقٍ الْحِمْصِيُّ، ثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُصَفّٰى، ثَنَا يَحْيَى بْنُ سَع۪يدٍۨ الْعَطَّارُ، عَنْ ع۪يسَى بْنِ مَيْمُونٍ، عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللّٰهِ بْنِ عُمَرَ، عَنْ أَب۪يهِ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ :

"مَا يَمْنَعُ أَحَدَكُمْ إِذَا عَسِرَ (عَسُرَ) عَلَيْهِ أَمْرُ مَع۪يشَتِه۪ أَنْ يَقُولَ إِذَا خَرَجَ مِنْ بَيْتِه۪: بِسْمِ اللّٰهِ، عَلٰى نَفْس۪ي وَمَال۪ي وَد۪ين۪ي، أَللّٰهُمَّ رَضِّن۪ي بِقَضَآئِكَ، وَبَارِكْ ل۪ي ف۪ي قَدَرِكَ، حَتّٰى لَا أُحِبَّ تَعْج۪يلَ مَآ أَخَّرْتَ وَلَا تَأْخ۪يرَ مَا عَجَّلْتَ."

İbn-i Ömer (r.’anhümâ)’dan rivâyet edilen bir Hadîs-i Şerîfte Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) buyurmuştur: --- “Birinize geçim işi zor gelince, evinden çıktığı zaman:

بِسْمِ اللّٰهِ، عَلٰى نَفْس۪ي وَمَال۪ي وَد۪ين۪ي، أَللّٰهُمَّ رَضِّن۪ي بِقَضَآئِكَ، وَبَارِكْ ل۪ي ف۪ي قَدَرِكَ، حَتّٰى لَا أُحِبَّ تَعْج۪يلَ مَآ أَخَّرْتَ وَلَا تَأْخ۪يرَ مَا عَجَّلْتَ."

--- “Nefsim, malım ve dînim üzerine Allâh-ü Te’âlâ’nın adını okurum.

Ey Allâhım! Beni Senin kazâna (hükmüne) râzı kıl ve hakkımda takdî edilen şeyleri bana mübârek kıl ki, geciktirdiğini acele göndermeni, peşin verdigini de geciktirmeni istemeyeyim” demesine mâni’ olan nedir? (neden bu duâyı okumaz)!”[1]

ZOR BİR İŞLE KARŞILAŞINCA OKUNACAK DUÂ


 Enes (r.a.)’danrivâyet edilen bir Hadîs-i Şerîf’de Rasûlüllâh (sallellâh-ü aleyh-i ve sellem) (kolay gelmesini istediği bir iş hakkında) şöyle buyurmuştur:

"أَللّٰهُمَّ لَا سَهْلَ إِلَّا مَا جَعَلْتَهُ سَهْلًا، وَأَنْتَ تَجْعَلُ الْحَزْنَ إِذَا شِئْتَ سَهْلًا."

“Ey Allâh-ım! Senin kolay kıldığından başka bir kolay yoktur. Sen dilediğin zaman, zor (sert ve katı) olanı kolay ve yumuşak yaparsın.” [2]

دُعَآءٌ يُقَالُ إِذَا تَعَسَّرَتِ الْمَع۪يشَةُ وَالدّ۪ينُ

GEÇİM SIKINTISI OLDUĞUNDA OKUNACAK DUÂ-DIR


İbn-i  Ömer (r.anhümâ)’dan rivâyet edilen bir Hadîs-i Şerîf’de Rasûlüllâh (sallellâh-ü aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur: --- “Birinize geçim işi zor gelince, evinden çıktığı zaman şöyle demesine mâni’ olan nedir (neden bu duâyı okumaz?):

عَنِ النَّبِيِّ أَنَّهُ قَالَ: مَا يَمْنَعُ أَحَدَكُمْ إِذَا عُسِّرَ عَلَيْهِ أَمْرُ مَع۪يشَتِه۪ٓ أَنْ يَقُولَ إِذَا خَرَجَ مِنْ بَيْتِه۪:

"بِسْمِ اللّٰهِ عَلٰي نَفْس۪ي وَمَال۪ي وَد۪ين۪ي، أَللّٰهُمَّ  رَضِّن۪ى بِقَضَآئِكَ، وَبَارِكْ ل۪ى ف۪يمَا قُدِّرَ ل۪ي حَتّٰى لَا أُحِبَّ تَعْج۪يلَ مَآ أَخَّرْتَ، وَلَا تَأْخ۪يرَ مَا عَجِّلْتَ."
‘Nefsim, malım ve dînim üzerine Allâh’ın adını okurum. Ey Allâh-ım! Beni Senin kazâna (hukmüne) râzı kıl ve hakkımda takdir edilen şeyleri bana mübârek kıl ki, geciktirdiğini acele göndermeni, peşin verdiğini de geciktirmeni istemeyeyim.”[3]

أَللّٰهُمَّ  رَضِن۪ى بِقَضَآئِكَ وَبَارِكْ ل۪ي ف۪يمَا قَدَرَ حَتّٰى لَا أُحِبَّ تَعْج۪يلَ مَا أَخَّرْتَ، وَلَا تَأْخ۪يرَ مَا عَجَّلْتَ؟

إِذَا أَصْبَحْتَ وَإِذَا أَمْسَيْتَ تَقُولُ، أَللّٰهُمَّ  إِنّ۪ى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ وَالْبُخْلِ وَأَعُوذُ بِكَ مَنْ غَلَبَهُ الدّ۪ينُ وَقَهْرُ الرِّجَالِ. أَللّٰهُمَّ  اكْفِن۪ي بِحَلَالِكَ عَنْ حَرَامِكَ وَاغْنِن۪ي بِفَضْلِكَ عَمَّنْ سِوَاكَ.

“Ey Allâh-ım!.. Kazâma rızâ göstermemi bana nasîb eyle. Takdîr ettiğin şeyleri bana mübârek kıl. Tâ ki, Senin geciktirdiklerinin acele olmasını, acele yaptıklarının geç olmasını sevmeyeyim.”

Kişi sabah akşam şöyle söyler: “Ey Allâh-ım!.. cimrilikten ve tembellikten sana sığınırım. Dîni yalancı sayanlardan sana sığınırım. “Ey Allâh-ım!.. Helâl olarak vermiş olduğun şeyleri bana yetir. Harâma mutâc etme ve lütfunla beni zengin kıl.”


[1] Esmâ-ı Hüsnâ İle Yapılan İsm-i Âzam Duâsı, 17-25, Ahmet Mahmut ÜNLÜ, Risale-i Ahmediye/51, Ârifan yay. 2011/İst. (İbn-i Sünnî, Amelü’l-Yevm-i Ve’l-Leyle, no:349, 2/166; Nevevî, el-Ezkâr, Kitâbü’l-Ezkâr ve’d-De’avât Li’l-Umûri’l-‘Ârizât: 12, sh: 112.)
[2]Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:44, Mayıs 2011.(İbn-i Sünnî, Amelü’l-Yevmi Ve’l-Leyle, no:350, 2/168; Nevevî, el-Ezkâr, Kitâbü’l-Ezkâr Ve’d-De’avât Li’l-Umûri’l-’Ârızât: 11, sh: 112.)
[3] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:44, Mayıs 2011. (İbn-i Sünnî, Amelü’l-Yevmi Ve’l-Leyle, no:349, 2/166; Nevevî, el-Ezkâr, Kitâbü’l-Ezkâr Ve’d-De’avât Li’l-Umûri’l-’Ârızât: 12, sh: 112.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder