14 Haziran 2012 Perşembe

CUM’Â NAMAZI


CUM’Â NAMAZI HAKKINDA

٨ يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نُودِىَ لِلصَّلٰوةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٩﴾ فَاِذَا قُضِيَتِ الصَّلٰوةُ فَانْتَشِرُوا فِى الْاَرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ وَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَث۪يرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿١٠﴾وَاِذَا رَاَوْا تِجَارَةً اَوْ لَهْوًاۨ انْفَضُّٓوا اِلَيْهَا وَتَرَكُوكَ قَآئِمًاۜ قُلْ مَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ مِنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِۜ وَاللّٰهُ خَيْرُالرَّازِق۪ينَ ٧ [سورة الجمعة:٦٢/٩-١١]

“Ey îmân edenler! Cum’â günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allâh’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.” (9)[1] “Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allâh’ın lutfundan nasîbinizi arayın. Allâh’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.” (10) “(Durum böyle iken) onlar bir ticaret veyâ bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona koştular ve seni ayakta bıraktılar.[2] De ki: “Allâh’ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allâh, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”(11)[3]
 

عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللّٰهِ؛ قَالَ: خَطَبَنَا رَسُولُ للّٰهِ ٦   فَقَالَ:

يَآ أيُّهاَ النْاَسُ! تُوبُو إِلَى اللّٰه قَبْلَ أَنْ تَمُوتُوا. وَباَدِرُوا بِالْاَعْماَلِ الصاَّلِحَةِ قَبْلَ أَنْ تُشْغَلُوا. وَصِلُوا الَّذ۪ي بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ رَبِّكُمْ بِكَثْرَةِ ذِكْرِكُمْ لَهْ، وَكَثْرَةِ الصَّدَقَةِ فِي السِّرِّ وَالْعَلاَنِيَةِ، تُرْزَقُوا وتُنْصَرُوا وَتُجْبَرُوا. وَاعْلَمُوا أَنَّ اللّٰهَ قَدِ افْتَرَضَ عَلَيْكُمُ الْجُمُعَةَ ف۪ي مَقَام۪ي هٰذَا، ف۪ي يَوْم۪ي هٰذَا، ف۪ي شَهْر۪ي هٰذَا، مِنْ عاَم۪ي هٰذَا، إِلٰى يَوْمِ الْقِياَمَةِ. فَمَنْ تَرَكَهاَ ف۪ي حَياَت۪ي أَوْ بَعْد۪ي، وَلَهُ إِماَمٌ عَدِلٌ أَوْ جَائِرٌ، اسْتِخْفَافاً بِهاَ، أَوْ جُحُودًا لَهاَ، فَلاَ جَمَعَ اللّٰهُ لَهُ شَمْلَهُ، وَلاَ بَارَكَ لهُ ف۪ي أَمْرِه. أَلاَ ، وَلاَصَلاٰةَ لَهُ، وَلاَ زَكاَةَ لَهُ، وَلاَ حَجَّ لَهُ، وَلاَ صَوْمَ لَهُ، وَلاَ بِرَّ لَهُ حَتّٰى يَتُوبَ. فَمَنْ تَابَ، تَابَ اللّٰهُ عَلَيْهِ. أَلاَ، لاَ تَؤُمَّنَّ امْرَأَةٌ رَجُلاً. وَلاَ يَؤُمَّ أَعْرَابِيُّ مُهَاجِرًا. وَلاَ يَؤُمَّ فاَجِرٌ مُؤْمِناً، إِلاَّ أَنْ يَقْهَرَهُ بِسُلْطَانٍ، يَخَافُ سَيْفَهُ وَسَوْطَهُ.

فِي الزوائد: إسناده ضعيف، لضعف عَلَى بن زيد بن جدعان وعبد اللّٰه بن مُحَمَّد العدويّ.



Hz. Câbir İbn-ü Abdillâh (r.a.) anlatıyor: “Rasûlüllâh aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) bize hitâb etti ve dedi ki:

--- “Ey insanlar!

ü  Ölmezden önce Allâh’a tevbe edin. (Musîbet hastalık, yaşlılık gibi)

ü  Ağır meşgûliyetlere düşmezden önce sâlih ameller işlemede acele edin.

ü  Çok zikir ederek,

ü  Gizli ve açık çok sadaka vererek, Allâh’a karşı üzerinizdeki borcu ödeyin ki,

ü  Bol rızka,

ü  İlâhî nusrete,

ü  Islâh-ı hâle[4] mazhâr olasınız.
 
Bilesiniz Allâh, benim içinde bulunduğum şu makâmda, şu günde, şu ayda, bu yıldan kıyâmete kadar devâm etmek üzere Cum’â namazını farz kıldı. Kim bunu, benim sağlığımda veyâ ölümümden sonra âdil veyâ zâlim bir imâm oldukça, istihfâf[5] ederek veyâ inkâr ederek terk edecek olursa Allâh onun iki yakasını bir araya getirmesin, işine bereket vermesin.

Haberiniz olsun! O kimsenin tevbe etmedikçe ne namazı, ne zekâtı, ne haccı, ne orucu, ne de makbûl bir iyiliği vardır. Kim de tevbe ederse Allâh onun tevbesini kabûl eder. Haberiniz olsun! Bir kadın bir erkeğe imâmlık yapamaz. Bir bedevî de muhacire imamlık yapamaz. Fâcir de mü’mine imâmlık yapamaz. Ancâk fâsık zor kullanır, mü’min de onun kılıcından ve kamçısından korkarsa bu durumda imâma uyar.”[6] N

Cum'ânız Mübârek olsun!..



[1] Hz. Peygamber, bir Cuma günü hutbe îrâd ederken yiyecek yüklü bir kervan gelmişti. Kervanın geldiğini haber veren davul sesini duyan sahâbîler dağılıp kervanın yanına koştular. Rasûlüllâh’ın yanında yalnız on veya on iki kişi kaldı. Âyet, bu olaya işaret etmektedir. Âyette sözü edilen “eğlence” ile bu davul sesi kastedilmektedir. Nihayet bir gün Hz. Peygamber hutbe okuyordu, cum’â namazını kılmıştı, bir adam gelip; Dıhye ibn Halîfe ticâret kervanı ile geldi, demiş. Bunun üzerine herkes ticârete koşmuş ve Peygamberin yanında küçük bir topluluk kalmıştı.(İbn Kesir’den)
[2] Cum’â Sûresi, 62/9-11
[3] Islâh-ı Hâl: Nefsini düzeltmek.
[4] İstihfâf (etmek): Hafife almak.
[5] Kütüb-i Sitte, 17/49
N Kadının imâmlık yapamayacağı belli bir husûsdur. Bedevînin muhacire yapamaması, Bedevîlerin dînî bilgilerdeki eksikliğinin çokluğundandır. Muhacirler ise Medîne’de Rasûlüllâh’ın terbiyesinden geçen ilim ve irfânda yûce makâma ermiş kimselerdir. Fâsığın, fâsık olmayana imâmeti de buradan gelir. İmâmın ilim ve fazîletçe önde olanlardan seçilmesi esâsdır. Her şeye rağmen fukahâ bu yasağı kerâhate hamletmiş, fâsığın, câhilin arkasında kılınacak namazın sahîh olduğuna hükmetmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder