16 Haziran 2012 Cumartesi

DERTLİ, SIKINTILI VEYÂ YÖNETİCİLERDEN KORKANLARIN OKUYACAKLARI DUÂ


DERTLİ, SIKINTILI VEYÂ YÖNETİCİLERDEN KORKANLARIN OKUYACAKLARI DUÂ


هذا الدعاء أهداه الله عز وجل لسيدنا محمد وأهداه خير الأنام لسيدنا علي وأنا أهديه لكم لأنني والله أحبكم في الله وأحب لكم الخير وأدعو الله عز وجل أن يجمعنا مع سيد الخلق في الفردوس الأعلى إن شاء الله. عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِىَ اللّٰهُ تَعَالٰى عَنْهُمَا عَنْ عَلِيٍّ رَضِىَ اللّٰهُ تَعَالٰى عَنْهُ وَكَرَّمَ اللّٰهُ وَجْهَهُ أَنَّهُ سَأَلَ رَسُولَ اللّٰهِ شَيْئًا مِنَ الدُّنْيَا، فَقَالَ لَهُ:

"وَالَّذ۪ي بَعَثَن۪ي بِالْحَقِّ نَبِيًّا مَا عِنْد۪ي قَل۪يلٌ وَلَا كَث۪يرٌ وَلٰكِنْ أُعَلِّمُكَ شَيْئًا أَتَان۪ي بِه۪ جِبْر۪يلُ، فَقَالَ: "يَا مُحَمَّدُ! هٰذِه۪ هَدِيَّةٌ مِنَ اللّٰهِ تَعَالٰى إِلَيْكَ لَمْ يُعْطَهَا أَحَدٌ قَبْلَكَ لَا يَدْعُو بِهَا مَلْهُوفٌ وَلَا مَكْرُوبٌ وَلَا عَبْدٌ خَافَ (خَائِفَ) مِنْ سُلْطَانٍ إِلَّا فَرَّجَ اللّٰهُ عَنْهُ." فَقَالَ عَلِيٍّ رَضِىَ اللّٰهُ تَعَالٰى عَنْهُ: فَكَيْفَ أَدْعُو بِهَا يَا رَسُولَ اللّٰهِ؟ قَالَ: "قُلِ اللّٰهُمَّ يَا عِمَادَ مَنْ لَا عِمَادَ لَهُ[1] يَا سَنَدَ مَنْ لَا سَنَدَ لَهُ يَا ذُخْرَ مَنْ لَا ذُخْرَ لَهُ يَا غِيَاثَ مَنْ لَا غِيَاثَ لَهُ يَا كَر۪يمَ الْعَفْوِ يَا حَسَنَ التَّجَاوُزِ يَا كَاشِفَ الْبَلٰٓاءِ يَا عَظ۪يمَ الرَّجَآءِ يَا عَوْنَ الضُّعَفَآءِ يَا مُنْقِذَ الْغَرْقٰى يَا مُنْجِيَ الْهَلْكٰى يَا مُحْسِنُ يَا مُجْمِلُ يَا مُنْعِمُ يَا مُفْضِلُ أَنْتَ الَّذ۪ي سَجَدَ لَكَ سَوَادُ اللَّيْلِ وَنُورِ النَّهَارِ وَضَوْءُ الْقَمَرِ وَشُعَاُع الشَّمْسِ وَدَوِيُّ الْمَآءِ وَحَف۪يفُ الشَّجَرِ يَآ أَللّٰهُ لَا شَر۪يكَ لَكَ يَا رَبِّ يَا رَبِّ يَا رَبِّ !." ثُمَّ تَدْعُو بِحَاجَتِكَوَلَا تَقُومُ مِنْ مَقَامِكَ حَتّٰى  يُسْتَجَابَ لَكَ (بِإِذْنِ اللّٰهِ تَعَالٰى) ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : "لَا تُعَلِّمُو هَا السُّفَهَآءَ."
Nitekim Seyyid Zeyne’l-Âbidîn Bâ’alevî (k.sirruhû)’nun nakline göre; Ebu’1-Feth el-Makdisî (rh.a.) ‘el-Ed’ıyetü’'l-Mustecâbe’ isimli eserinde İbn-i Abbâs (r.anhümâ)’nın şöyle anlattığını zikretmiştir:

--- “Bir kere ‘Ali (r.a.) Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’den dünyâlık bir şey istediğinde Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) ona şöyle buyurdu:

--- “Beni hak ile Peygamber olarak gönderen Allâh’a yemîn olsun ki yanımda az-çok hiçbir şey yok, lâkin sana bir şey öğreteyim ki onu bana Cibrîl (a.s.) getirdi ve:

--- “Bu, Allâh-ü Teâlâ’nın sana hediyesidir, bu senden önce kimseye verilmemiştir. Hangi dertli yâhut sıkıntılı veyâ sultandan korkan bir kul bununla duâ yaparsa Allâh-ü Te’âlâ mutlakâ onun sıkıntısını açar dedi.”

Bunu duyan ‘Ali (r.a.): --- “Yâ Rasûlellâh! Bu duâyı nasıl yapayım?” diye sorunca Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem):

"قُلِ اللّٰهُمَّ يَا عِمَادَ مَنْ لَا عِمَادَ لَهُ يَا سَنَدَ مَنْ لَا سَنَدَ لَهُ يَا ذُخْرَ مَنْ لَا ذُخْرَ لَهُ يَا غِيَاثَ مَنْ لَا غِيَاثَ لَهُ يَا كَر۪يمَ الْعَفْوِ يَا حَسَنَ التَّجَاوُزِ يَا كَاشِفَ الْبَلٰٓاءِ يَا عَظ۪يمَ الرَّجَآءِ يَا عَوْنَ الضُّعَفَآءِ يَا مُنْقِذَ الْغَرْقٰى يَا مُنْجِيَ الْهَلْكٰى يَا مُحْسِنُ يَا مُجْمِلُ يَا مُنْعِمُ يَا مُفْضِلُ أَنْتَ الَّذ۪ي سَجَدَ لَكَ سَوَادُ اللَّيْلِ وَنُورِ النَّهَارِ وَضَوْءُ الْقَمَرِ وَشُعَاُع الشَّمْسِ وَدَوِيُّ الْمَآءِ وَحَف۪يفُ الشَّجَرِ يَآ أَللّٰهُ لَا شَر۪يكَ لَكَ يَا رَبِّ يَا رَبِّ يَا رَبِّ !."

--- “Ey direği olmayanların direği! Ey dayanağı olmayanların dayanağı! Ey azığı olmayanların azığı! Ey yardımı olmayanların yardımı! Ey affı değerli olan! Ey günâhlara cezâ vermeyisi güzel olan!

Ey belâları açan! Ey Kendisine büyük umutlar bağlanan! Ey zayıfların mededi! Ey boğulanların kurtarıcısı! Ey helâk olanları necâta kavuşturan! Ey güzellik sâhibi! Ey iyilik sâhibi! Ey ni’met sâhibi! Ey fazîlet sâhibi!

Gecenin karanlığı, gündüzün nûru, ay-ın ziyâsı, güneşin ışınları, suların sesi ve ağaçların hışırtısı ancak Sana secde etmektedir. Ey hiçbir ortağı bulunmayan Allâhım! Yâ Rabbî! Yâ Rabbî! Yâ Rabbî!”

Dersin, sonra hâcetini istersin ve isteğin verilmeden de yerinden kalkmazsın. Ama bunu sefîh (beyinsiz) lere öğretmeyin (ki uygunsuz şeyler isteyip de kabûl görmesinler.)Buyurdu.[2]


[1] "أَللّٰهُمَّ يَا عِمَادَ مَنْ لَا عِمَادَ لَهُ." Duâlar arasında geçen “Ey direği olamayanların direği!” duâsını Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) Hz. ‘Ali (r.a.)’a öğretmiştir.
[2] Esmâ-ı Hüsnâ İle Yapılan İsm-i Âzam Duâsı, 17-25, Ahmet Mahmut ÜNLÜ, Risale-i Ahmediye/51, Ârifan yay. 2011/İst. (ed-Deylemî, el-Firdevs bi me’sûri’l-Hitâb, no:1831, 1/450; Yûtsuf İbn-i İsmâ’îl en-Nebhânî, el-İstiğâsetü’l-Kübrâ bi Esmâillâhi’l-Hüsnâ, sh: l80-181.) Enes İbn-i Mâlik (r.a.) şöyle anlatmıştır: --- “Halîfe Abdülmelik, Haccâc-ı Zâlim’e: --- “Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’ın hizmetçisi Enes İbn-i Mâlik’in işlerine bak, kendine yakın oturttur ve ona ikrâmlarda bulun.” diye mektup yazınca, Haccâc bana değer vermeye başladı. Bir gün yanına vardığımda: --- “Ey Enes! Ben sana ordumun atlarını göstermek istiyorum” dedi. Sonra bana atları gösterirken: --- “Nasıl? Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) ile berâber olan atlar gibi değil mi?!” deyince ben: --- “Ne alâkası var! O atların idrârları, dışkıları ve yemleri bile sevâb kazandırıyordu (senin atların ise zulüm için dolaşıyor)” dedim. Bunu duyan Haccâc sinirlenerek: --- “Emîru’l-Mü’minîn’in senin hakkındaki mektubu olmasaydı gözlerini barındıran boynunu vururdum” deyince ben: --- “Buna güç yetiremezsin!” dedim. O: --- “Niye?” diye sorunca ben: --- “Çükü Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) bana bir duâ öğretti ki ben onu okuyorum ve onu okuduğum zaman ne şeytandan, ne sultandan ne de canavardan korkmuyorum” dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder