4 Haziran 2012 Pazartesi

İNSANIN YARATILMASI---KADER’İN BEYÂNI---بيان في القدر---SEZERYAN AKREP DOĞUMUDUR!


KÜRTAJ'I SEZERYAN'İ YORUMLAYIN! SEZERYAN AKREP DOĞUMUDUR! AKREPLERİN DOĞUMUNA BİR BAKALIM LÜTFEN!


بيان  في القدر
قال أبو مطيع:
قَالَ: حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ أَحْمَدَ عَنْ نُصَيْرِ بْنِ يَحْيٰي قَالَ سَمِعْتُ أَبَا مُط۪يعٍ يَقُولُ:

وقال أبو حنيفة رحمه  الله تعالى : 
حَدَّثَنَا حَمَّادُ عَنْ اِبْرَاه۪يمَ، عَنْ عَبْدِ اللّٰهِ ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ (وَهُوَ الصَّادِقُ الْمَصْدُوقُ). إِنَّ خَلْقَ أَحَدِكُمْ يُجْمَعُ ف۪ي بَطْنِ أُمِّه۪ أَرْبَع۪ينَ يَوْمًا نُطْفَةً ثُمَّ - يَكُونُ - عَلَقَةً مِثْلَ ذٰلِكَ. ثُمَّ -يَكُونُ- مُضْغَةً مِثْلَ ذٰلِكَ، ثُمَّ يَبْعَثُ اللّٰهُ مَلَكًا -بِأَرْبَعِ كَلِمَاتٍ-: يَكْتُبُ عَلَيْهِ وَرِزْقَهُ، وَأَجَلَهُ، وَعَمَلَهُ۫، وَشَقِيٌّ أَمْ سَع۪يدٌ. -ثُمَّ يُنْفَخُ ف۪يهِ الرُّوحُ-، وَالَّذ۪ي لٰٓا إِلٰهَ غَيْرُهُ۫ إِنَّ -أَحَدَكُمْ- الرَّجُلَ لَيَعْمَلُ  - بِ - عَمَلِ أَهْلِ النَّارِ حَتّٰى مَايَكُونُ بَيْنَهُ وَبَيْنَهَا إِلَّا ذِرَاعٌ فَيَسْبِقُ عَلَيْهِ الْكِتَابُ فَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ الْجَنَّةِ  فَيَمُوتُ فَيَدْخُلُهَا، وَإِنَّ -أَحَدَكُمْ- الرَّجُلَ لَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ الْجَنَّةِ حَتّٰى مَا يَكُونُ بَيْنَهُ۫ وَبَيْنَهَا.  إِلَّا ذِرَاعٌ فَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهلِ النَّارِ فَيَمُوتُ فَيَدْخُلُهَا

وزاد رزين: فقال: إِذَا وَقَعَتِ النُّطْفَةُ طَارَتْ فِي الرَّحِمِ أَرْبَع۪ينَ يَوْماً. ثُمَّ تَكُونَ عَلَقَةً أَرْبَع۪ينَ يَوْماً. ثُمَّ تَكُونَ مُضْغَةً أَرْبَع۪ينَ يَوْماً فَإِذَا بَلَغَتْ أَنْ تُخْلَقَ نَفْساً بَعَثَ اللّٰهُ مَلَكاً يُصَوِّرُهَا! فَيَأْتِى الْمَلَكُ بِتُرَابٍ بَيْنَ أُصْبُعَيْهِ فَيَخْلِطُهُ فِي الْمُضْغَةِ، ثُمَّ يَعْجِنُهُ، ثُمَّ يُصَوِّرُهَا كَمَا يُؤْمَرُ. فَيَقُولُ: أَذَكَرٌ أمْ أُنْثٰى، أشْقِىٌّ أَمْ سَع۪يدٌ، وَمَا عُمْرُهُ، وَمَا رِزْقُهُ، وَمَا أَثَرُهُ، وَمَا مَصَائِبُهُ؟ فَيَقُولُ اللّٰهُ،
Rezin şu ziyâdede bulundu: “Rasûlüllâh (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) şunu da buyurdular: “Nutfe düştü mü, kırk gün rahımde uçar. Sonra kırk günde“alaka” olur. Sonra kırk günde “mudga” olur. Bir nefis olarak yaratılma safhasına gelince, Allâh-ü Teâlâ onu tasvîr edecek (şekillendirecek) bir melek gönderir. Melek iki parmağının arasında toprak olduğu halde gelir. Onu mudgaya karıştırır. Sonra onu yoğurur, sonra da emredildiği üzere onu tasvîr eder.”

KADER’İN BEYÂNI[1]

v   Ebû Mutî’ şöyle dedi: ---

·     Bize Ali b. Ahmed, Nusayr b. Yahyâ’dan haber verdi. O da Ebû Mutî’in şöyle söylediğini duyduğunu nakletti:

v   Ebû Hanîfe (Allâh-ü Te’âlâ ondan râzı olsun) şöyle dedi:

·     Bize Hammâd’ın, İbrâhîm’den, İbrâhîm’in de Abdullâh b. Mes’ûd’dan naklettiğine göre, (Sâdık ve Masdûk[2]olan) Hz. Rasûlüllâh (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) buyurdular ki:

“Şüphesiz ki sizin herhangi birinizin yaratılması;
Ana karnında kırk gün nutfe[3], (kırk günde cem olur.) Sonra bunun gibi bir kan pıhtısı, (bu kadar müddette “alaka”[4] olur.) Sonra bunun gibi bir parça et olarak devâm eder. (bu kadar müddette “mudga”[5] olur.) Daha sonra Allâh-ü Te’âlâ, bir meleği dört kelimeyle gönderir ve (Bu melek) -onun üzerine-:
    (1)   Rızkını,
    (2)   Ecelini,
    (3)   Amelini,
    (4)   Saîd[6] veyâ şâkî[7] olacağını yazar. Sonra ona ruh üflenir.

Kendisinden başka ilâh olmayan Zât’a (Allâh-ü Te’âlâ’ya) yemîn ederim ki, kişi, (sizden biri -hayatı boyunca-) Cehennem ehlinin amelini işler. Kendisiyle cehennem arasında bir zir’a[8] mesâfe  kalınca yazısı ona galebe çalar ve Cennet ehlinin amelini işleyerek Cennet’e girer, -ve yine aynı şekilde- Cennet ehlinin  ameliyle amel eder. Öyle ki, kendisiyle Cennet arasında bir zîr’a mesâfe kaldığı zaman ona yazısı galebe çalar ve cehennem ehlinin ameliyle amel ederek ölür ve cehenneme girer.[9]



[1] EL-FIKHÜ’L-EBSAT, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rh.a), Ebû Mutî’ Hakem b. Abdullâh el-Belhî’nin İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rh.a)’den rivâyeti (Allâh-ü Te’âlâ her ikisinden de râzı olsun)
[2] Masdûk: Doğruluğu kabûl edilmiş, tasdîk edilmiş.
[3] Nutfe: Döl suyu.
[4] Alaka: Pıhtılaşmış kan, rahme asılan ilk insan rüşeymi. Erkeğin spermiyle döllenmiş dişi yumurtadan bir hafta zarfında oluşan hücre topluluğunun rahım cidârına asılıp gömülmüş şekli demektir.
[5] Mudga: Cenînin, üzerinde diş izlerini andıran şekiller taşıyan, henüz uzuvları oluşmamış şekli demektir. Cenînin ana rahminde geçirdiği evreler için ayrıca bakınız: Mü’minûn Sûresi, âyet, 12-14.
[6] Saîd: Âhirette kurtuluşa eren, bahtiyâr kişi. Cennet’e girerek mutlu olacak kimse.
[7] Şakî: Ebedî hüsrâna uğrayan kimse. Cehennem’e girecek kimse.
[8] Zir’a: El, kol uzunluğu. Yirmidört parmak uzunluğu. Arşın. Bir kolun dirseğinden orta parmak ucuna kadar uzunluk ölçüsü. (75-90 cm. kadar)
[9] Kütüb-i Sitte, İbrâhîm Cânan, 13/550.  Buharî, Kader 1, Bed’ü’l-Halk 6, Enbiya 1, Tevhid 28; Müslim, Kader 1, (2643); Ebû Davud, Sünnet 17, (4708); Tirmizî, Kader 4, (2138)  Ibn Hanbel, el-Müsned, IV/7.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder