21 Haziran 2012 Perşembe

HZ. PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.) BERAT GECESİNİ NASIL GEÇİRDİ?


الكتب : فضائل الأوقات للبيهقي  باب في فضل ليلة النصف من شعبان

أحاديث صلاةليلة النصف منشعبان

(حديث مرفوع) حَدَّثَنَا أَبُو عَبْدِ اللّٰهِ الْحَافِظُ، قَالَ: حَدَّثَن۪ي أَبُو صَالِحٍ خَلَفُ بْنُ مُحَمَّدٍ بِبُخَارٰى، قَالَ: حَدَّثَنَا صَالِحُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْبَغْدَادِيُّ الْحَافِظُ، قَالَ: حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادٍ، قَالَ: حَدَّثَن۪ي حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاع۪يلَ الْمَدَنِيُّ، عَنِ النَّضْرِ بْنِ كَث۪يرٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَع۪يدٍ، عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ،

عَنْ عَآئِشَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهَا، قَالَتْ: "لَمَّا كَانَتْ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ اِنْسَلَّ رَسُولُ اللّٰهُ مِنْ مِرْط۪ي، ثُمَّ قَالَتْ : وَاللّٰهِ مَا كَانَ مِرْطُنَا مِنْ خَزٍّ، وَلَا قَزٍّ ، وَلَا كُرْسُفٍ، وَلَا كَتَّانٍ، وَلَا صُوفٍ، فَقُلْنَا: سُبْحَانَ اللّٰهِ، فَمِنْ أَيِّ شَيْءٍ؟ قَالَتْ: إِنْ كَانَ سَدَاهُ لَشَعْرٌ، وَإِنْ كَانَتْ لُحْمَتُهُ لَمِنْ وَبَرِ الْاِبِلِ، قَالَتْ: فَخَش۪يتُ أَنْ يَكُونَ أَتٰى بَعْضَ نِسَآئِه۪، فَقُمْتُ أَلْتَمِسُهُ فِي الْبَيْتِ، فَيَقَعُ قَدَم۪ي عَلٰى قَدَمَيْهِ وَهُوَ سَاجِدٌ، فَحَفِظْتُ مِنْ قَوْلِه۪ وَهُوَ يَقُولُ:"سَجَدَ لَكَ سَوَاد۪ي وَخَيَال۪ي، وَأٰمَنَ لَكَ فُؤَاد۪ي، فَهٰذِه۪ يَد۪ي وَمَا جَنَيْتُ بِهَا عَلٰى نَفْس۪ي!، يَا عَظ۪يمُ يُرْجٰى لِكُلِّ عَظ۪يمٍ يَا عَظ۪يمُ إِغْفِرْ لِيَ الذَّنْبَ الْعَظ۪يمَ، سَجَدَ وَجْه۪ي لِلَّذ۪ي خَلَقَهُ وَشَقَّ سَمْعَهُ وَبَصَرَهُ "، وَأَبُوءُ لَكَ بِالنِّعَمِ، وَأَعْتَرِفُ بِالذُّنُوبِ الْعَظ۪يمَةِ ، ظَلَمْتُ نَفْس۪ي فَاغْفِرْ ل۪ي، إِنَّهُ لَايَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ، أَعُوذُ بِعَفْوِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ، وَأَعُوذُ بِرَحْمَتِكَ مِنْ نِقْمَتِكَ، وَأَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْكَ جَّلَّ وَجْهُكَ، لٰٓا أُحْص۪ي ثَنَآءً عَلَيْكَ، أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلٰى نَفْسِكَ." ثُمَّ رَفَع رَأْسَهُ وَهُوَ يَقُولَ: "أَللّٰهُمَّ هَبْ ل۪ى قَلْبًا تَقِيًّا نَقِيًّا مِنَ الشَّرِّ بَرِيًّا لَاكَافِرًا وَلَا شَقِيًّا." ثُمَّ عَادَ فَسَجَدَ وَهُوَ يَقُولَ:"أَقُولُ كَمَا قَالَ أَخ۪ي دَاوُ۫دُ عَلَيْهِ السَّلَامُ أُعَفِّرُ وَجْه۪ي فِي التُّرَابِ لِسَيِّد۪ي وَحُقُّ (حُقَّ) لِوَجْهِ سَيِّد۪ى أَنْ تُعَفَّرَ الْوُجُوهُ لِوَجْهِه۪." ثُمَّ رَفَع رَأْسَهُ، فَقُلْتُ: بِأَب۪ي أَنْتَ وَأُمّ۪ي، أَنْتَ ف۪ي وَادٍ وَأَنَا ف۪ي وَادٍ." ---قَالَتْ: فَسَمِعَ حِسَّ قَدَمِي فَدَخَلَ الْحُجْرَةَ--- وَقَالَ: "يَا حُمَيْرَآءُ أَمَا تَعْلَم۪ينَ (تَدْر۪ينَ) مَا هَذِهِ اللَّيْلَةُ، هٰذِهِ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ، إِنَّ لِلّٰهِ عَزَّ وَجَلَّ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ عُتَقَآءَ مِنَ النَّارِ بِقَدَرِ (بِعَدَدِ) شَعْرِ غَنَمِ كَلْبٍ." قَالَتْ: قُلْتُ: "يَا نَبِيَّ اللّٰهِ وَمَا بَالُ شَعْرِ (غَنَمِ) كَلْبٍ؟ قَالَ: "لَيْسَ الْيَوْمَ فِي الْعَرَبِ قَوْمٌ أَكْثَرُ غَنَمًا مِنْهُمْ،

لَا أَقُولُ ف۪يهِمْ سِتَّةَ نَفَرٍ:

مُدْمِنَ خَمْرٍ،
- 1      
وَلَا عَاقَّ وَالِدَيْهِ،
- 2      
وَلَا مُصِرًّا عَلٰى رِبًا أَوْزِنًا،
- 3      
وَلَا مُصَارِمًا،
- 4      
وَلَا مُصَوِّرًا،
- 5      
وَلَا قَتَّاتًا."
- 6      

 قُلْتُ: "يَا رَسُولَ اللّٰهِ قَدْ سَمِعْتُكَ تَذْكُرُ ف۪ى سُجُودِكَ اللَّيْلَةَ شَيْئًا مَا سَمِعْتُكَ تَذْكُرُهُ قَطُّ." قَالَ : "وَعَلِمْتِ ذٰلِكَ؟" قُلْتُ: "نَعَمْ" قَالَ : "تَعَلَّم۪يهِنَّ وَعَلِّم۪يهِنَّ فَإِنَّ جِبْر۪يلَ عَلَيْهِ السَّلَامُ أَمَرَن۪ي أَنْ أَذْكُرَهُنَّ وَأَرَدِّدَهُنَّ فِى السُّجُودِ." قَالَتْ: "فَمَا زَالَ رَسُلَ اللّٰهِ ، وَهُوَ يُصَلّ۪ي قَآئِمًا وَقَاعِدًا حَتّٰى أَصْبَحَ، فَأَصْبَحَ وَقَدِ اصْمَعَدَّتْ قَدَمَاهُ، فَإِنّ۪ي لَاَغْمِزُهَا، وَقُلْتُ: "بِأَب۪ي أَنْتَ وَأُمّ۪ي، أَتْعَبْتَ نَفْسَكَ، أَلَيْسَ قَدْ غَفَرَ اللّٰهُ لَكَ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ؟ أَلَيْسَ قَدْ فَعَلَ اللّٰهُ بِكَ؟ أَلَيْسَ؟ أَلَيْسَ؟ فَقَالَ: "بَلٰى يَا عَآئِشَةُ، أَفَلا أَكُونُ عَبْدًا شَكُورًا؟ هَلْ تَدْر۪ينَ مَا ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ؟" قَالَتْ: مَا ف۪يهَا يَا رَسُولَ اللّٰهِ؟ فَقَالَ:

" ف۪يهَا يُكْتَبُ كُلُّ مَوْلُودٍ مِنْ بَنِي أٰدَمَ ف۪ي هٰذِهِ السَّنَةِ،
- 1      
وَف۪يهَا أَنْ يُكْتَبَ كُلُّ هَالِكٍ مِنْ بَن۪ي أٰدَمَ ف۪ي هٰذِهِ السَّنَةِ،
- 2      
وَف۪يهَا تُرْفَعُ أَعْمَالُهُمْ، وَف۪يهَا تَنْزِلُ أَرْزَاقُهُمْ."
- 3      

فَقَالَتْ: "يَا رَسُولَ اللّٰهِ، مَاأَحَدٌ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ إِلَّا بِرَحْمَةِ اللّٰهِ؟" فَقَالَ: "مَا مِنْ أَحَدٍ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ إِلَّا بِرَحْمَةِ اللّٰهِ." قُلْتُ: "وَلَا أَنْتَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ؟ فَوَضَعَ يَدَهُ عَلٰى هَامَتِه۪، فَقَالَ:"وَلَا أَنَا إِلَّا أَنْ يَتَغَمَّدَنِيَ اللّٰهُ مِنْهُ بِرَحْمَةٍ." "يَقُولُهَا ثَلَاثَ مَرَّاتٍ."[1]
HZ. PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.) BERÂET GECESİNİ NASIL GEÇİRDİ?
‘Âişe (r.anhâ) şöyle anlatmıştır:

“Şa’bân-ın yarısının      gecesi      olduğunda, Rasûlüllâh  (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) benim şalımın içinden sıyrılıp çıktı.
 
Ben “Hanımlarından birine gitmiştir” diye endişelenip kalktım. O’nu evde aramaya başladım. Ayağım, secde hâlindeyken O’nun mübârek ayaklarına değdi.

(Secdede   o   kadar   uzun   kaldı   ki Allâh-ü Te’âlâ O’nun rûhunu  secdede  kabzetti sandım. Ayaklarına      dokunduğumda,      hareket      edince, yaşadığını anlayarak çok sevindim.)

Secdede söylediği duâlardan, şunlar aklımda kaldı:

“Karartım da, hayâlim de Sana secde etti. Gönlüm Sana îmân etti. İşte elim ve onunla işlediklerim.

Ey   her   büyük   şey   için   kendisine   umut bağlanan Büyük Allâh’ım!

Ey büyük! Büyük günâhları affet! Yüzüm, kendisini yaratan, kulağını ve gözünü yar (ıp yarat)ana secde etti. Ni’metlerini Sana karşı ikrâr ediyorum.       

Büyük günâhlımı  îtirâf ediyorum. Ben nefsime  zulmettim. Öyleyse   beni   bağışla. Zîrâ günâhları Senden başkası affedemez. Azâbından affına sığınıyorum.

Hışmından rahmetine sığınıyorum. Gazâbından rızâna sığınıyorum. Senden Sana sığınıyorum. Zât’ın pek yûce olmakta dâim oldu.

Sana  karşı övgüyü sayıp bitiremem. Sen kendini övdüğün gibisin.”

Sonra mübârek başını kaldırıp şöyle duâ etti:



“Ey Allâh’ım! Bana, şerden arınmış bulunan, takvâ sâhibi olan, kâfir ve bedbaht olmayan bir kalb bağışla."

Daha sonra tekrâr dönüp secde yaptı ve şöyle duâda bulundu:

"Yâ     Rabbi! Sana,     kardeşim Dâvud (‘aleyhi’s-selâm)’ın dediği gibi diyorum. Seyyidim için yüzümü  toprağa  sürüyorum.   Efendimin cemâli için tüm yüzler toprağa sürülmeye değer."

Daha     sonra     başını     kaldırdığında,     ben kıskançlıkla onun peşine düştüğümden utanarak;

--- “Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlellâh!.. Sen bir vâdidesin, ben ise başka bir vâdideyim (Sen ne düşünüyorsun, ben ne düşünüyorum?)!" dedim.

O zaman bana;

"Ey Humeyrâ! Bilmez misin ki bu gece, Şa’bân-ın yarı gecesidir. Bu gecede, Kelb kabîlesinin koyunlarının kılları kadar, Allâh’ın (cehennemden) âzatlıları vardır" buyurdu.

Ben de kendisine:

“Kelb    kabîlesinin    koyunlarının    tüylerinin durumu nedir (ki ondan bahsettiniz)?" diye sorunca:

“Araplar   içinde   onlardan    fazla   sürüye sâhip bir kabîle yoktur.”

Ancak ben, (afflunmayacaklar arasında) altı kişiden bahsetmiyorum ki bunlar;

1-    İçki içmeye devâm eden,

2-    Ana babasına isyân eden,

3-    Zinâya ısrâr eden,

4-    Sıla-ı rahim-i kesen,

5-    Heykel tasvîr eden ve

6-    Söz gezdiren (ler) dir" buyurdu.

O zaman ben:

Yâ Rasûlellâh! Sizin bu gece secdenizde bir duâ da bulunduğunuzu işittim ki, bu zamâna kadar hiç işitmemiştim. Secdede diyordunuz ki:

“Azâbından affına sığınıyorum. Gazâbından rızâna sığınıyorum. Senden Sana sığınıyorum. Zât’ın yûe olmakta dâim oldu. Sana karşı övgüyü sayıp bitiremem. Sen kendini övdüğün gibisin.”  Deyince;   

“Sen bunu belledin mi?" diye sordular. Ben “Evet” deyince:       

“Bunları iyi öğren ve öğret. Çünkü Cibrîl (Aleyhi’s-selâm) bana bunları secdede tekrâr tekrâr söylememi emretti.” buyurdular.

İşte Rasûlüllâh     (Sallellâh-ü   ‘Aleyh-i ve Sellem) böylece sabâha kadar ayakta ve oturarak namaza devâm etti.

Sabah olduğunda iki ayağı da iyice şişmişti. Ben onları oğuştururken:

“Anam babam Sana feda olsun! Kendinize çok zahmet verdiniz, Allâh-ü Te’âlâ Sizin geçmiş ve gelecek günâhlarınızı bağışlamamış mıydı?” diye sayınca:

“Ey ‘Âişe! (Mâdem ki O, bana bu kadar lütuflarda bulundu) şimdi ben çok şükreden bir kul olmalı değil miyim? Bu gecede neler olduğunu bilir misin?" buyurdu. Ben:

“Ey Allâh’ın Rasûlü! Bu gecede neler var?" dediğinde:

1-    “Âdem oğullarından bu sene doğacakların tamâmı bu gece yazılır.

2-    Âdem oğullarından bu sene öleceklerin tümü bu gece kaydedilir,

3-    Amelleri bu gece yükseltilir,

4-    Rızıkları da bu gece indirilir.” buyurdu. Bu sefer ben:

“Yâ Rasûlellâh! Allâh’ın rahmeti  olmadan kimse Cennet’e giremez mi?" dediğimde:

“Allâh’ın rahmeti .olmadan kimse cennete giremez.” Buyurdu. Tekrâr ben,

“Sen de mi yâ Rasûlellâh!?” deyince, mübârek elini başının üstüne koyarak, üç kere:

“Allâh-ü Te’âlâ, rahmeti ile beni kuşatmazsa ben de giremem.” Buyurdular.[2]


[1] الكتب: أمالي ابن بشران:۲۶
[2] Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, sh: 81-88. Risale-i Ahmediye/16. Ahmet Mahmut ÜNLÜ. Dila Yay. 2009/İst. (Beyhakî, Fedâilü’l-Evkât, nuo:26-29, sh:/126-132; Şu’âbü’l-îmân, no:3556-3557, 5/362-365; Münzirî, et-Terğîb, no:1546, 2/124; Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/257-260.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder