14 Haziran 2012 Perşembe

ÎMÂN’IN TADINA VARMAK


ÎMÂN’IN TADINA VARMAK

وَعَنْ أنسٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قال: قال رسولُ اللّٰهِ ٦   :

ثَلاَثٌ مَنْ كُنَّ ف۪يهِ وَجَدَ بِهِنَّ طَعْمَ الايمانِ: منْ كَانَ اللّٰهُ ورسولُه أحبَّ إليه مما سواهُما، وَمَنْ أحبَّ عبداً  يحبُّهُ إِلاَّ للّٰهِ، وَلاَمَنْ يَكْرَهُ أن يُعودَ في الكفرِ بعدَ إذْ أنقَذَهُ اللّٰهُ تَعَالٰى منه كَمَا يكرَهُ أن يُلْقٰى في النار.

أخرجه الخمسة إلاّ أبا داود.وفي أخرى للنسائى رحمه اللّٰه تعالىَ بعدَ قولِه مما سواهما وأن يُحِبَّ في اللّٰهِ وَيَبْغَضَ في اللّٰهِ .

Hz. Enes, Rasûlüllâh (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’ın şöyle buyurduğunu anlatıyor:

--- “Üç haslet vardır. Bunlar kimde varsa îmânın tadını duyar:

1-   Allâh ve Rasûlünü bu ikisi dışında kalan her şeyden ve herkesten daha çok sevmek,

2-   Bir kulu sırf Allâh rızası için sevmek,

3-   Allâh, îmânsızlıktan kurtarıp İslâm’ı nasîb ettikten sonra tekrâr küfre, inançsızlığa düşmekten, ateşe atılmaktan korktuğu gibi korkmak.”[1]

أَلْاَمْنُ كُفْرٌ وَالْيَئْسُ كُفْرٌ



وَعَنْ عبدِاللّٰهِ بن مَعاوية الغاضري رَضِىَ اللّٰهُ عَنْه. قَالَ: قَالَ رسُولُ اللَّهِ ٦   : ثَلاَثٌ مَنْ فَعَلَهُنّ فَقَدْ طَعِمَ طَعْمَ الايمَان: مَنْ عَبدَاللّٰهَ وَحدَهُ، وعَلِمَ أَنّهُ  لاَإلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ، وَأَعْطٰى زَكَاةَ مَالِه۪ طِيبةً بِهَا نَفْسُهُ رافِدةً عَلَيْهِ كُلَّ عامٍ، وَلَمْ يعطِ الْهَرِمَةَ وَلاَ الدَّرِنةَ وَلاَ الْمَر۪يضَةَ وَ الشَّرَطَ اللئيمةَ ولٰكِنْ مَن وَسطِ أَمْوَالِكُمْ فَإِنَّ اللّٰهَ تَعَالَى لمْ يَسْأَلكُمْ خَيْرَهُ وَلَمْ يأمُرْكُمْ بِشَرِّه۪،

أخرجه أبو داود.ومعنى رافدة عليه أى معينة له على أداء الزكاةَ غير محدّثةٍ نفسهُ بمنعها فهي ترفده وتعينه. ومعنى الدرنة والشرط واللئيمة رذال المال وصغاره .

Abdullah İbnu Muâviye el-Gâzirî (r.a.) anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) şöyle buyurdu:

--- “Üç şey vardır. Kim onları yaparsa îmânın tadını alır:

1-     Sâdece Allâh’a kulluk eden,

2-     Allâh’dan başka ilâh olmadığını bilen,

3-     Her yıl gönül hoşluğuyla zekâtını veren! Zekâtını da yaşlı, uyuzlu, hasta, değersiz, küçük hayvanlardan vermez, aksine mallarının orta hâllilerinden verir. Zîrâ Cenâb-ı Hakk ne en iyisinden vermenizi emretmiştir, ne de en âdîsinden olana râzı olmuştur.”[2]




[1] Kütüb-i Sitte, 2/234. (Ebû Dâvûd, zekât 4, (1582)

[2] Âyetteki “çağrı” ile ezan, “Allâh’ın zikri” ile de Cuma namazı kastedilmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder